16 Mart 2014 Pazar

Neden Homo sapiens sapiens değil?


--------------------------------------------------1--------------------------------------------------------
İnsanın -uzun versiyon- taksonomik adının Homo sapiens sapiens olduğunu biliyoruz ancak birçok insanın kafası ikinci sapiens konusunda karışık . Bu tanımın birçok yerde farklı farklı kullanıldığını görüyoruz. Her ne kadar güncel yazılarda artık ikinci sapiens kullanımını eskisi kadar görmesek de kullanım hala devam etmektedir. Bu tanımlama en çok da alanın sınıflandırma yöntemini en düz şekliyle kullanan ve antropoloji alanın dışındaki insanlar tarafından kullanılmaktadır.
Öncelikle bu tanımların içini açmak gerekir. Linnaeus’den kalma bir sınıflandırma sistemimiz olduğunu biliyoruz. Bu sistem 18. yüzyıldan günümüze gelmekte ve hala kullanılmaktadır. Canlıların sınıflandırması adına elzem olan bu sistem oldukça yerinde kullanılsa da işin içine giren etik değerlerle bir karmaşaya sebep olmaktadır. Bildiğiniz üzere insanın tanımından yola çıkarsak canlıya verilen ilk ad canlının cins adı(insan için ‘Homo’), ikinci ad ise tür (insan için ‘sapiens’) adı olmaktadır. Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan prensiplere baktığımızda bunların üstünde ve altında yer alan gruplandırmalar da vardır. Benim varmak istediğim nokta altındakilerde. Yani alt tür,varyans, ırk gibi nice tanımlamalarda. Bunların farkı,ilgisi, geçerliliğinde.
Başta altını çizdiğimi Homo sapiens sapiens adlandırmasında ikinci sapiens bu taksanomi biçiminde alt tür olarak geçer. Kimi insanlar bunu ırk diye tanımlar kimi ise farklı bir biyolojik tanımlama olarak alt tür şeklinde kabul eder. Irk konusuna girmeden önce tür ve alt türün ne olup ne olmadığını anlatmak isterim.
En kaba haliyle tür,türdeşleri ile arasında çiftleşip , verimli(kısır olmayan) yavrular dünyaya getirebilen  canlı gruplarıdır. Yani farklı türler de aralarında çiftleşip yavrulayabilir ancak yavruları kısır olur. Bu aynı cinse dahil olan ama farklı türlere ait olan canlılar için geçerlidir (Bknz: At-eşek çiftleşmesi sonucu katır örneği). Peki alt tür ne ola ki? Aynı türe ait olup farklı alt türe ait olan canlılar da yavruyabilir. Bu alt tür örnekleri en çok evcilleştirdiğimiz kedi,köpek gibi hayvanlarda ve böceklerde görebiliriz. Hatta böceklerde alt tür gibi türün altında yatan gruplandırmalar elzem derecede önem taşımaktadır.
Çeşitlilik sayısı arttıkça daha doğrusu biyolojik farklılıklar çeşitlilik arttıkça sınıflandırmada zorlaşmaktadır. Ve yeni yeni alt kategoriler oluşmaktadır. Ancak insana tekrar dönersek yapılabilecek sınıflandırmaların bizi nerelere götürebileceğine dikkat edelim. Dikkat edelim çünkü çok önemli.
Dünyada güncel olarak var olan canlılar içinde kaç tane tek bir tür olan canlı biliyorsunuz? Benim aklıma ilk olarak insan geliyor. İnsanın kendi cinsinde yaşayan tek bir tür olması onu matah yapmaz elbette. Hatta diğer türleriyle anlaşamamış (?) bir cani (!) bile yapabilir. İnsanın geçtiğimiz binlerce yıl içinde farklı türlerle aynı dönem içinde yaşamış olduğunu biliyoruz. Bu yüzden burada insana ya da herhangi bir canlıya dair hiçbir övgü ya da aksinden bahsetmiyor olacağım.
İnsan yaşayan tek tür ise nedir bu alt türler ve neden gerekmiştir? Bunun için öncelikle Homo sapiens’in altında başka alt türlere de ihtiyacımız vardır. Bunlardan biri homo sapiens idaltu’dur.  160 bin yıl önce yaşamış bu türün neden sapiens türüne dahil olup başka bir alt türde sınıflandırmaya çalışıldığına  daha sonra yazacağım. Ancak elimizde nadide örneğin bu olduğunu söyleyebilirim. Tabi neandertaller için de (Homo neanderthalensis) Homo sapiens neanderthalensis olduğunu iddia edenler de vardır.  Vs vs. Paleoantropolojik kayıtlara daha sonra geleceğim. Ama şöyle bir adım geri çekilip haritamıza bakalım. Elimizde yaklaşık 200 bin yıl önce bugünkü anatomik özelliklerine erişmiş Homo sapiens var. 150 bin yıl sonrasında da bugünkü ‘modern insan’a en yakın olan Homo sapiens sapiens var. Homo sapiens sapiens’in homo sapiens’ten anatomik olarak büyük bir farklılığı bulunmamaktadır. Bu ayrım mental farklılıklara dayandırılmaktadır. Bu sınıflandırma yöntemlerini ister istemez biyoloji, antropoloji alanlarında kullanırken sistemin Linnaeus’la 18. Yüzyılın biliminden geldiğini ve yine bu sistemin de Aristo’nun merdiven şeklinde tasarladığı en tepeye de insanı koyduğu ilk sınıflandırma sistemlerinden geldiği unutmamalıdır. Elbette Linnaeus’nin sisteminde bu şekilde antroposentrik bir tavır yoktu. Ama özünde benzer bir algılayışla süregelmiş olması kaçınılmazdır. Ve pozitif bilimler adına oluşturduğu pratiklikten dolayı hala kullanılması da makuldur. Ama bu günümüzde kullanılan her gruplandırma çabasının doğru olduğu anlamına gelmez. İnsan için ortaya atılan alttürler ırk kelimesini kullanmadan insanları, çok küçük oranlardaki allel farklılıklarına dayandırılarak gruplandırıp ayırmaktadır. Halbuki insanın bir diğer insandan fiziksel olarak farklılığı %0.2 iken genetik olarak farklılığı %0.1’dir ve bu insanları %0.1-0.2 oranın farklı yapmaz, %99.9 oranında benzer yapar.




2 yorum:

Yorum Kuralları

1. Saygı çerçevesinde yapılan yorumlar, kendinizi ifade etmenin en iyi yoludur. Yorumlarınızın hakaret, küfür, tehdit, taciz, aşağılama, diğer kullanıcıların kişisel bilgilerinin ifşası, telefon numarası, e-posta adresi ve kurum ismi içermediğinden emin olun. İfade özgürlüğünü destekliyoruz ancak; kişi veya grupların dinini, dilini, cinsiyetini, ırkını, etnik grubunu, milliyetini aşağılayıcı yorumlara ve genel ahlak ilkelerine aykırı unsurlara kesin olarak izin vermiyoruz. Bu tür içeriğe sahip yorumlarınızın moderatör onayından geçmeyeceğini veya başka kullanıcılar tarafından sakıncalı olarak bize bildirilebileceğini ayrıca talep halinde ilgili mercilere tarafımızca bilgi verileceğini lütfen unutmayın. Üyelerimiz, yaptıkları yorumlardan kendileri sorumludur. Yukarıda belirtilen içeriğe sahip yorumlardan ve bu tarz davranışlarda bulunanlara yöneltilen cezai yaptırımlardan ''antropoloji.blogspot.com '' sorumlu tutulmaz.

2. Yaptığınız yorumun, yazıyla ilgili olmasına özen gösterin. Yorum yaptığınız yazının ana temasıyla doğrudan ilişkili olmayan yorumlar göndermeyin. Zorunlu olmadıkça büyük harf kullanmayın. Bu durum, diğer ziyaretçiler tarafından ‘bağırarak konuştuğunuz’ şeklinde algılanır. Sözlerinizi vurgulama amacıyla da olsa, harf ya da noktalama işareti tekrarı yapmamaya çalışın. İnternet sohbet odalarında kullanılan kısaltmaları kullanmayın.Hiçbir harf yerine benzer görünen başka bir karakter yazmayınız.

3. Yorumların varlık sebebi, konuyla ilgili fikir alışverişinden başka hiçbir şey değildir. Gerek yazıyı kaleme alan yazarla, gerekse yorum yazan diğer kişilerle fikirlerinizi paylaşabilir ve bu şekilde yazıda gördüğünüz doğruları genişletebilir, yanlışları eleştirebilirsiniz.

Lütfen bu kurallara uymaya ve hepimizin bir gün güvenli sınırlara gereksinim duyabileceğini anlamaya çalışalım. Kurallara uymamak, önce uyarı almanıza, yinelenen uyarılar da kullanıcı hesabınızın kapatılmasına neden olacaktır. Hesabınız kapatıldığında başka bir kullanıcı adıyla giriş yapmanız da engellenecektir.

Yaptığınız yorumlar içinde link barındıranlar spam kabul edilecek ve silinecektir.

Yorum kutusunda Link verilebilmesi için konulmuş olan link html etiketi konu ile ilgili link oluşturma amaçlıdır.
Reklam amaçlı başka sitelere link veren yorumlar silinecektir.

Katkılarınız ve duyarlılığınız için teşekkür ederiz.

antropoloji.blogspot.com