GELENEKSEL TÜRK AİLESİ
Türk Evlenme ve
Düğün Gelenekleri Modeli
GİRİŞ
Düğünler, tüm dünya kültürlerinde olduğu gibi Türk kültüründe de insanlann mutluluklarını ifade eden törenler arasındadır. Hangi tür yerleşim biriminde olursa olsun, hepsinde de standart kalıplar içinde gerçekleşir.
Düğünün amacı kuşkusuz, evlenen çiftleri çevreye ilan etmek, duyurmaktır. Demek ki çevre, evlilik olayında önemli bir etmendir. Yani evlilik, sadece bireysel bir olay olmayıp, çevreyi ilgilendiren ve çevrenin de devreye girdiği bir olgudur. Evlenme nedeniyle çiftlerin çevrelerini genişlettikleri de bir gerçektir. Özellikle her iki tarafta akrabalıkların oluşması, bunun başlıca kanıtıdır. Düğünlerin pek çok işlevleri vardır. Bunları aşağıdaki noktalarda özetleyebiliriz:
1. Düğünlerin
İşlevleri
Düğünden önceki aşamalar, bilindiği gibi, görücülük-dünürcülük, söz kesimi, nişan ve düğündür. Bu aşamalar hiçbir yörede öz olarak değişmez.
a) Görücülük ve Dünürcülük
İlk aşama olan görücülük, kız bakma, kız arama, kız beğenmeyi ifade eder. Kentlerde daha çok tanışıp anlaşarak evlenme yaygınken, geleneksel kesimde görücülük daha egemendir.
Erkeğin aile üyeleri akraba ve komşularından seçilen birkaç kadının, beğenilen kızın evine ziyarete gitmeleri, kızı görmeleri, onu incelemeleri ve niyetlerini açığa vurmaları, görücülüğün kız bakma aşamasını oluşturur. Bu tür evlenmede eşlerden çok, onların yakınlarının beğenisi, isteği ve girişimi söz konusudur. Kuşkusuz erkek de bu tercihi genellikle onaylar.
Dünürcülük ise, beğenilen kızın istenilmeye gidilmesidir. Afyon gibi bazı yörelerde önce kadınlar, daha sonra erkek dünürcüler ayrı ayrı kız istemeye giderler. Aralarında evlenecek erkek bulunmaz.
İkinci kez kız evine gidiş, evlenme öncesinin kabulü anlamına gelir. Bu sırada kız evinde erkek tarafının getirdiği şeker, lokum, çikolata gibi yiyecekler (şirinlik, ağız tadı vs.) yenilir. Bazı yörelerimizde Kuran da okunur.
Daha sonra kız tarafı, kızlarına alınacak ve yapılacak şeylerle ilgili isteklerini bildirir ve bir anlaşmaya varılır.
Düğün gününe yakın iki taraf, yakınlarıyla birlikte çarşıya çıkar, ziynet eşyaları, ev takımları, elbiseler, kumaşlar ve çeşitli hediyelikler alınır. Her iki taraf da birbirine armağanlar alır. Armağanlaşma, evlenme ve düğün geleneklerinin temel yönlerinden birisidir.
b) Söz Kesimi
Dünürcülük yoluyla anlaşmaya varan taraflar, daha sonra söz keserler. Daha önce anlaşan aileler, bu kez, daha geniş bir çağrılı huzurunda sözle bu anlaşmalarını yeniden dile getirirler. Buna, "söz kesimi" denir.
c) Nişan
Söz kesiminden sonra nişan aşaması başlar. Daha çok kız tarafı nişanı yapar. Nişanda kıza "Takı" denilen ziynet eşyaları takılır. Önce, çağrılılar huzurunda herhangi bir büyük kimse, adaylann sağ ellerinin nişan parmaklarına yüzük takar. Sonra diğer takılar takılır, yenilir, içilir, eğlenilir. Takı takmak da evrensel ve temel bir evlenme geleneğidir.
Nişan süresi, tarafların anlaşmasına bağlıdır. Okul, askerlik, iş durumu, hastalık, ölüm gibi nedenlerle süre uzatılabilir ya da kısaltılabilir. Son yıllarda bu sürenin çok kısaltıldığı görülmektedir. Çünkü, nişan ne kadar uzarsa, taraflar arasında anlaşmazlıklar da o kadar artabilir kaygısıyla nişan en fazla altı ay ya da bir yıl olarak belirlenmektedir. Kent ortamında nişanı artık kız tarafı yapmaktadır.
ç) Nikâh
Genellikle düğünden önce yapılan nikâh da resmi ya da dinsel olarak iki türdedir. Geleneksel kesimlerde dinsel nikâh da resmi nikâh kadar önemlidir. Birçok vatandaşımız her ikisini de yerine getirmektedir. Böylece evlilik, gerek yasal, gerekse dinsel olarak çevre tarafından onaylanmış olur. Önce yasal, sonra dinsel nikâh yapılması yaygındır.
3.
Düğün
Esas düğünden bir gün önce kız evinde yapılan bir törendir. Kız evinde, kızın yakın arkadaşları, akrabaları ve komşu kadınlarla birlikte yapılan bir şenliktir. Köylerde kızın evli ya da bekâr arkadaşlarına "Kına yemeği" denen ve kız evince verilen bir yemek vardır. Daha sonra şenlik başlar. O geceye özgü eğlenceler yapılır, oyunlar oynanır, şarkılar türküler söylenir ve kızın ellerine kına yakılır. Bu arada gelin kız, acıklı türkülerle ağlatılır. Baba evinden ayrılmasının verdiği hüzünle kız ve annesi ağlarlar. Kızın ağlaması ve ağlatılması bir gelenektir. Kızın mutlaka ağlaması istenir.
Ayrıca bazı yörelerimizde güveyiye de kına yakılır. Kızın kına gecesi yapıldığı sırada, erkek evinde, erkeğin yakınları ve arkadaşları da bir gece düzenleyerek kız evinden gelen kınayı erkeğin sağdıcı, erkeğin eline yakar. Erkeğe "Sağdıç" ve geline de "Yenge" seçilmesi, ortak geleneklerimiz arasındadır.
Bunların işlevleri vardır. Kızın arkadaşları ve yakınları ile "Gelin Hamamı"na gitmesi, orada yenilip, içilip, eğlenilip yıkanılması da çok yaygın bir gelenektir.
b) Esas
düğün
aa) Köy düğünleri: Düğün, tüm yakınların ve konu komşunun çağrıldığı daha kalabalık bir şenliktir. Mümkün olduğunca herkes çağrılmaya çalışılır. Çağrı işi, "Okuyucu"larla ya da basılı davetiyelerle yapılır. Okuyucuların armağan vermesi ve alması da geleneklerimiz arasındadır. Kırsal yörelerimizde kadınlar ve erkekler ayrı yerlerde toplanarak eğlenirler.
Kırsal kesimde düğünlerimizin nasıl olacağı, eğlence türleri, geleneksel olarak belirlenmiştir. Bunlar yörelerimize göre bazı farklılıklar göstermektedir. Fakat her yöre kendine özgü geleneksel usullerle düğününü yapar.
Köy düğünlerinin en yaygın enstrümanı davul, zurnadır. Bunlar, yıllardan beri yurdumuzun her yöresinde sevilen, beğenilen ve düğün simgesi olmuş çalgılardır.
"Saz" ya da "Bağlama," "Cura" da yine çok yaygın geleneksel bir eğlence aracımızdır.
Bunların dışında yine yörelerimize göre değişen kemence, tulum, tar, klarnet, mey, def, darbuka, sipsi, ut, keman, cümbüş, kanun, kabak kemane gibi enstrümanlar da kullanılır.
Düğünlerdeki oyunlarımız da çok çeşitlidir. Bunlar her yöreye göre değişen halk danslarıdır. Halay, bunların her yörede ortak olan biçimidir. Halayın dışında erkek ve kadınlarımızın ayrı ayrı ya da birlikte oynadıkları karşılıklı oyunlar da her yöremizde görülen ortak bir oyundur.
Sinsin de geceleyin ateş etrafında birbirini kovalama ve ateşin üstünden atlanılarak oynanan geleneksel bir oyunumuzdur. Çeşitli yarışmalar (hayvan yarışmaları gibi); komiklikler de köy düğünlerimizin özelliğidir. Fakat bu gelenekler giderek azalmaktadır.
Güreşler, köy düğünlerimizin en sevilen şenliklerindendir. Yemekler, etler, pilavlar, dolmalar, mantılar, etli nohut, çeşitli sebzeler, börekler, tatlılar, meyveler gibi en sevilen yiyeceklerden oluşur, iyi yemek yapan aşçı kadınlar ve tarafların genç kız ve kadınları sürekli yemek yaparlar. Konuklar, akrabalar yer içer. Köy gençlerimiz ve erkekler yaşlılardan ayrı bir yerde veya odada içki içerler. Türküler söylenir.
Kadınlar kendi aralarında oynarken çerez, şeker dağıtılıp yenir.
Damadın hazırlanması: Güvey traşı da geleneksel bir uygulamadır. Sağdıçlarla birlikte güveyinin traş oluşu ve bu sırada köy gençlerinin halay çekmesi bir şenlik biçimindedir. Damadın özel giysisinin giydirilmesi, damat yemeği yenmesi, damatla birlikte topluca camiye namaz kılınmaya gidilmesi de geleneklerimizde mevcuttur.
Güvey hamamı da yine güveyin arkadaş ve yakınlarıyla eğlence biçiminde bir gelenektir.
Armağanların açıklanması: Kimi yörelerimizde kına gecesinde, kimi yörelerimizde düğün sırasında, tarafların ve yakınlarının kıza verdikleri ziynet eşyası ve para gibi armağanlar herkese ilan edilerek açıklanır. Bu uygulama da yardımlaşma biçimi olarak geleneklerimiz arasındadır.
Civar köylerden akraba ve dostlar davet edilir. Davetliler köy hanelerine yerleştirilerek yemek yemeleri, yatmaları, ağırlanmaları sağlanır. Köylerimizde damadın evinin görünen bir yerine düğün olduğunu belirtmek için bayrak çekilir.
Çankırı gibi bazı yörelerimizde geleneksel şenlikler düğünlerde aynen tekrarlanır (Yaren Sohbetleri gibi). Böylece düğünler daha şenlikli olur.
Düğünden önce "çeyiz asmak" geleneği de yaygındır. Kız evinden gelinin tüm çeyiz eşyası erkek evine taşınır ve sergilenir. Konu komşu (kadınlar, genç kızlar) çeyize bakmaya gelir. Genç kızlarımızın yaptıkları işler beğeniyle izlenir. Böylece, geleneksel el sanatlarımızın sürdürülmesi gerçekleşir.
bb) Kent düğünleri: Kentlerdeki evlenme geleneklerimiz, kırsal kesime oranla değişmiş olmakla birlikte, yine de birçok bakımlardan benzerlik göstermektedir. Örneğin, düğünden önceki aşamalar kentlerde de söz konusudur. Fakat düğünler oldukça değişmiştir.
Kentte düğünler ya evlerde ya da düğün salonlarında yapılmaktadır.
1. Evlerdeki Düğünler: Düğün salonu ücretini veremeyenler ya da evleri uygun olan kent ailelerimiz, düğünlerini kendi evlerinde yaparlar. Sınırlı sayıdaki konu komşu ve yakınlarla birlikte evlerde yapılan düğünler de oldukça canlı geçer ve kısmen de köy düğünlerine benzerler. Gecekondu ya da kentin apartmanlaşmamış yörelerinde yapılan bu düğünlere kentlerdeki düğün çalgıcıları gelir. Ut, keman, cümbüş, klarnet ve tef, darbukadan oluşan çalgı ekibi, üç dört saatliğine gelip oyun havaları çalar, şarkılar söylerler. Daha çok çifte telli biçimindeki oyunlar oynanır ve genellikle kadınlara yöneliktir. Bu düğünlerde yemek de verilir.
Gecekondu yörelerinde ise davul, zurna daha yaygındır. Fakat düğün çalgıcıları buralardaki düğünlere de gelirler. Gecekondu yörelerinde düğünler kısmen bahçede ve açık yörelerde de yapılır. Bu nedenle halay vs. gibi oyunlar buralarda daha yaygındır. Konuk ağırlama bahçe vs. gibi yerlerde olduğu için, kolaylaşır.
Evlerdeki düğünlerde çalgıcı gelmeden de müzik ihtiyacı, müzik setleriyle, kasetlerle de sağlanır.
Kasabalarda da düğünler, gerek evlerde, gerekse salonlarda ve gerekse kurumların salonlarında yapılır. Enstrüman olarak çalgıcılar ve orkestra yaygındır.
2. Salon düğünleri: Kentte düğünlerin en yaygın biçimde yapıldığı yerler, bu amaçla düzenlenmiş düğün salonlarıdır. Buralar, özel kişilerden kiralanır. Bir akşamlık ya da öğleden sonrası için kiralanırlar. Bu salonlarda düğün, belli bir düzen içinde yapılır, ikramlar, eğlence daha çok düğün salonu sahibi tarafından anlaşmaya bağlı olarak sağlanır. Genellikle orta tabakalara mensup ailelerin salon düğünlerinin yapılış düzeni şöylece sıralanabilir:
a) Gelinle damat ve yakınları düğünün başlama saatinden önce gelirler. Bir süre ayrı bir odada (gelin odası) bekleyip, sonra alkışlarla salona girer ve orkestra eşliğinde piste alınırlar ve bir süre dans ederler. Daha sonra herkesin görebileceği bir yere otururlar.
b) Orkestra, müzik yayınına geçer. Tango ya da slow denen ağır parçalardan başlanır, oyun havalarına geçilir. Sonra oryantal müzik ve daha sonra da disko ve rock müziğe geçilir. Bir ya da yarım saatte orkestranın görevi sona erer. Bu arada konuklar müzik türüne göre oynarlar.
c) Sıra halk müziği sanatçılarına gelir. Bunlar salonda sürekli çalışan düğün sanatçılarıdır. Aşağı yukarı üç sanatçı çıkar.
ç) Geline takılar takılır. Erkek ve kız tarafı takıları anons edilerek takılır.
d) İkramlar yapılır. Özellikle kuru pasta ve meşrubat sunulur. Kuruyemiş de yaygındır. Ayrıca karışık meyve de ikram edilir.
e) Daha sonra iki sanatçı daha çıkar. Sanatçılardan birisi şantözdür. Orkestra eşliğinde günün sevilen parçalarını söyler.
f) Daha sonra aile fotoğraflarının çekilmesine geçilir.
Bir süre sonra konuklar, sıraya girerek ev sahiplerine hayırlı olsun dilekleriyle salondan ayrılırlar.
Köy düğünleri de artık salonlarda yapılmaya başlanmıştır.
Salonların ses düzenleri genellikle iyi değildir. Üstelik ses, sonuna kadar açılmakta ve insanlar birbirlerini işitememektedir. Gençler ve yaşlılar hep bir arada aynı masada oldukları için gençler rahat eğlenememekte ve rahat hareket edememektedirler. Böylece gençler, düğün sırasında ya dışarı çıkıp ya da ufak bir odada, yaşlılardan ayrı olarak kaçamak yollardan içki vs. içerek neşelenmeye çalışırlar.
Resmi ve özel Kurumların
Tesisleri
Kentlerdeki ailelerin bir kısmı ise, çalıştıkları kurumların düğün, toplantı vs. için inşa ettirdikleri salonlardan ve tesislerden yararlanırlar. Ordu mensuplarının, çeşitli fabrika ve kamu kuruluşlannın bu amaçlarla kullanılan salonları bu niteliktedir.
3. Kentin Üst Tabakalarındaki
Düğünler
Üst tabakalara mensup aileler ise, daha çok, büyük otellerin salonlarını kiralayıp düğünlerini yaparlar. Banknot paraların bol bol saçıldığı, bahşişlerin bol bol verildiği, ikramların zengin olduğu, çiçeklerin dökülüp saçıldığı, viskilerin su gibi içildiği, hanımların giysileri ve mücevherleriyle şıklık gösterilerinde bulunduğu bu düğünler, daha çok, gösteriş tüketimine yönelmiş, israfın en yaygın örneklerinin görüldüğü düğünlerdir. Bu düğün eğlencelerinde de her tür müzik yer almaktadır. Sevilen konuk sanatçılar bu düğünlerde daha çoktur. Dansözler de oynatılmaktadır.
Bu düğünlerin çoğu, videoya çekilmekte, hatıra olarak saklanmaktadır.
Dans, oyun havaları ve halay, bu düğünlerde de yaygındır.
Salon düğünlerinde resmi nikâh da kıyılmaktadır. Ekonomik nedenlerle nikâh için ayrı masraf yapılmaması ve ayrı bir telaşenin olmaması için bu yola gidilmektedir.
Sonuç olarak, köy düğünlerindeki halk, kendisi eğlenir, daha etkendir. Oysaki kent düğününde konukların katılımı daha sınırlıdır, sanatçı kadrosu eğlendirir.
4. Düğün ve Evlenme Geleneklerimizdeki
Bazı Değişmeler ve Sorunlar
Aşağıda belirteceğimiz bazı değişmeler, evlenme ve düğün geleneklerinde sorunlara yol açmaktadır.
a) Düğün salonlarında yapılan kent düğünleri, müzik türleri açısından büyük bir çeşitlilik ve karmaşa içindedir. Bir yanda ortestra ile pop müzik, daha sonra halk müziği, arabesk, sanat müziği gibi türlerin hepsi de çalınıp söylenmektedir. Bu müzik türlerinde kullanılan enstrümanlar da oldukça çeşitlenmiş ve karışık olarak kullanılmaktadır. Böylece otantik olan, özgün olan müzik, karma karışık bir hal almaktadır ki, müzik mi, gürültü mü belli olmamaktadır.
b) Özellikle köy düğünlerinde silah atma geleneği de tehlikeli olmaktadır. Pek çok yaralanma ve ölüm olaylarına yol açan bu tür geleneğin sürdürülmesinde bir yarar var mıdır?
c) Düğünlerde aşırı derecede denilebilecek israflara gidilmektedir. Kültürümüzde var olan tasarruf anlayışını düğünlerimizde sürdüremiyoruz. Özellikle köy düğünlerinde armağanlaşma geleneği, taraflar için yıkım olabilmektedir. Armağan verilecek kişilerin ve yakınların sayısının geniş kapsamlı tutulması, bu konuda tarafları israfa sürüklemektedir. Fazla sayıda mücevher istenmesi, mutlaka belirli armağanların alınmasının zorunlu tutulması kız tarafına ağır yük olmaktadır. Armağan konusunda makul, ölçülü ve dengeli bir tutumun geliştirilmesine özen gösterilebilir.
Bol miktarda ve herkese bahşiş verme geleneğimiz de yozlaştırılmaktadır. Özellikle kentlerden salon düğünlerinde garsona, kutlama telgrafları getiren postacıya, çiçekçiye, fotoğrafçıya, video çekimcisine, sanatçılara boyuna bahşiş vermek de bahşişin anlamını yitirmesine yol açmaktadır.
Düğün ikramları da makul düzeyde tutulmalıdır. Bu konuda da her iki taraf aşırı giderlere başvurmaktadır. Ailelerin bütçelerini sarsacak içkili, bol yemekli düğünlere başvurulmaktadır. Gençlere, yakın akrabalara yapılan içki ve yemek ikramı sınırlı tutulup, çay, kahve, çeşitli meşrubatlar, şeker, pasta gibi ikramlar elbette geleneksel biçimde varlıklarını sürdürmelidir.
Kız tarafının çok yüklü miktarda mücevher eşya gibi şeyler talep etmesi de günümüz koşullarına uymamaktadır. Bir düğünün yapılması aile için yıkım olmamalıdır. Önemli olan, iki tarafın yeterli ve makul yardımlarıyla bir yuvanın kurulmasının sağlanmasıdır.
Günün geçim zorluğu koşullarında uzun süren düğünler artık yok. Bir zamanlar 40 gün, 40 gece imiş, sonraları 7 gün 7 geceye inmiş, daha sonra 3 gün 3 geceye... Bugün, daha da azaltılarak iki güne indirilmiş durumda. Kırsal kesimlerde bile böyle oldu. Kentte ise, salonlarda iki üç saate indirilmiş durumda.
Yurt dışında çalışan işçilerimiz, Türkiye'ye gelip evlendiklerinde, aşırı derecede masraf yapma eğiliminde olmaktadırlar. Her istenilen şeyi gereğinden çok fazlasıyla yaptıklarından, onlardan bol bol masraf yapmaları beklenmektedir. Aynı davranışları kent kesimindeki üst tabaka ailelerinde de görmekteyiz.
ç) Kent gençlerimizde görülen bir başka sorun da, onların evlenmelerine tamamen kendilerinin karar vermeleridir. Kuşkusuz amaç, tarafların birbirlerini görüp anlaşıp kendilerinin karar vermeleridir. Fakat kültürümüzde gençlerin karar vermesi ve büyüklerin de onayının alınması bir gelenektir. Köyde bile gençler çeşitli fırsatlarda birbirlerini görüp anlaşıp evlenmeye karar veriyorlar. Fakat gönül koyup birbirlerine yaşamlarını birleştirmek için söz veren gençler, işin kotarılmasını büyüklerine bırakırlar. Büyüğe saygı ve onların onayı, geleneksel kültürümüzün bu konudaki en belirgin özelliğidir. Telefonla ya da telgrafla, mektupla ailesine ben nişanlandım diye haber salmak ya da el ele tutuşup eve gelip ana babasına "biz nişanlandık" deyip görünmesi, kültürümüzde yadırganmaktadır.
d) Düğün yapmadan nikâhtan sonra balayına çıkmak da geleneksel düğün geleneklerimizin kaybolmasına yol açmaktadır. Herkese yiyip içirip eğlendireceğime, kendim gider eşimle para harcar, eğlenirim biçimindeki aşırı derecede bireyci bir zihniyet, kültürümüze uygun düşmemektedir. Düğünlerin sağladığı olumlu toplumsal işlevleri göz ardı etmek, değerler sistemimizle pek bağdaşmamaktadır.
Bu eksikliği hisseden aileler, hiç olmazsa bir kokteyl yapıp eş dostun, akrabanın bir araya gelmesine fırsat sağlamış olmaktadılar.
SONUÇ
Düğünlerimiz, Türk milli kültürünü yansıtan en güzel örneklerdir. Kuşkusuz milli kültürümüzde değişmeler olmaktadır. Bu değişmeler, düğünlerimize de yansımaktadır. Sanayileşme ve kentleşme sürecinde bu değişmeler düğünlerimizi de etkilemektedir. Bu konudaki en belirgin değişine, salon düğünlerinin yaygınlaşmasıdır. Salon düğünleri artık köylerimize kadar girmektedir. Kaçınılmaz olan bu değişmeler içerisinde vatandaşlarımız, düğün geleneklerinin özünün kaybolmamasına dikkat etmelidirler. Bu öz de, geleneksel milli eğlence türlerinin korunması olmalıdır. Bu arada konukseverlik, yardımlaşma, komşuluk, dayanışma, akrabalık, davranışlarda ölçülülük gibi değerlerin sürdürülmesi de bu çerçevede göz önünde bulundurulmalıdır. Kültürümüzde evlilik, baş tarafta da belirttiğimiz gibi, sadece iki kişinin yaşamlarını birleştirmeleri olarak değil, fakat daha geniş çerçevede iki ailenin arasında olmaktadır. Akrabaların oluşması ve komşuluk ilişkileriyle bütünleşmiş bir toplumsallık, düğün ve evlenme kültürümüzün özüdür, işte dayanışmanın sağlandığı bu tür bir toplumsallık anlayışının, bireyselliğin önünde gitmesine özen gösterilmelidir. Bu temennimiz, doğal değişmelere müdahale biçiminde değerlendirilmemelidir. Yani bu doğal değişim, bireyciliğin egemen olması biçiminde ise, -ki şu anda öyle olduğu anlaşılıyor- bu durum toplumları yabancılaşmaya götürmektedir. Yabancılaşma sürecine girmiş toplumlar ise, bunu önlemeye çalışmaktadırlar.
Türk Evlenme ve
Düğün Gelenekleri Modeli
GİRİŞ
Düğünler, tüm dünya kültürlerinde olduğu gibi Türk kültüründe de insanlann mutluluklarını ifade eden törenler arasındadır. Hangi tür yerleşim biriminde olursa olsun, hepsinde de standart kalıplar içinde gerçekleşir.
Düğünün amacı kuşkusuz, evlenen çiftleri çevreye ilan etmek, duyurmaktır. Demek ki çevre, evlilik olayında önemli bir etmendir. Yani evlilik, sadece bireysel bir olay olmayıp, çevreyi ilgilendiren ve çevrenin de devreye girdiği bir olgudur. Evlenme nedeniyle çiftlerin çevrelerini genişlettikleri de bir gerçektir. Özellikle her iki tarafta akrabalıkların oluşması, bunun başlıca kanıtıdır. Düğünlerin pek çok işlevleri vardır. Bunları aşağıdaki noktalarda özetleyebiliriz:
a)
Düğünlerin önemli bir işlevi, müzik, oyun, eğlence, sohbet, seyretme, yeme içme
gibi birçok serbest zaman etkinliklerine yer vermesiyle de insanlann hoşça vakit
geçirmesine yardımcı olmasıdır.
b) Düğünler toplumda dayanışmayı pekiştirir.
c) Bazı insanların yeteneklerini sergilemelerine yol açarak onların psikolojik yönden doyum sağlamalarına yol açar.
ç) Yaşamı zenginleştirir. Tek düze yaşamdan bir ölçüde kurtulmayı sağlar.
d) Kazancın yeniden dağılımını gerçekleştirir. Gelir el değiştirir. Armağanlar vs. gibi harcamalar yoluyla servet dağılmış olur.
e) Belli mesleklerin ortaya çıkmasına yol açar. Böylece bazı kişiler profesyonel olarak meslek sahibi olurlar. Örneğin, müzisyenlik gibi.
Düğün, evlenme olayının sadece bir kesitidir. Fakat evlenme olgusu evrensel olduğu gibi, onun bir kesiti olan düğün de evrensel bir olgu olarak tüm kültürlerde görülür. Fakat her kültür, evlenme olgusunu ve düğünü kendi kural ve kalıplarına uydurarak gerçekleştirir. Bu biçimlendirmede toplumun tarihsel gelişimi, yerleşim düzeni, ekonomik yapı ve gelenekler rol oynar.
Düğün aşamasına gelmeden önce, evliliğin daha önceki aşamalarına bir göz atmada yarar görüyoruz. Bu aşamalar, geleneksel kesim ve kentsel kesimde ortak özellikler göstermektedir. Yörelere göre pek çok ayrıntılı uygulamalar vardır. Biz burada bu ayrıntıları bir tarafa bırakarak, ortak olan yönlerine değineceğiz.
2. Evlenme
Aşamalarıb) Düğünler toplumda dayanışmayı pekiştirir.
c) Bazı insanların yeteneklerini sergilemelerine yol açarak onların psikolojik yönden doyum sağlamalarına yol açar.
ç) Yaşamı zenginleştirir. Tek düze yaşamdan bir ölçüde kurtulmayı sağlar.
d) Kazancın yeniden dağılımını gerçekleştirir. Gelir el değiştirir. Armağanlar vs. gibi harcamalar yoluyla servet dağılmış olur.
e) Belli mesleklerin ortaya çıkmasına yol açar. Böylece bazı kişiler profesyonel olarak meslek sahibi olurlar. Örneğin, müzisyenlik gibi.
Düğün, evlenme olayının sadece bir kesitidir. Fakat evlenme olgusu evrensel olduğu gibi, onun bir kesiti olan düğün de evrensel bir olgu olarak tüm kültürlerde görülür. Fakat her kültür, evlenme olgusunu ve düğünü kendi kural ve kalıplarına uydurarak gerçekleştirir. Bu biçimlendirmede toplumun tarihsel gelişimi, yerleşim düzeni, ekonomik yapı ve gelenekler rol oynar.
Düğün aşamasına gelmeden önce, evliliğin daha önceki aşamalarına bir göz atmada yarar görüyoruz. Bu aşamalar, geleneksel kesim ve kentsel kesimde ortak özellikler göstermektedir. Yörelere göre pek çok ayrıntılı uygulamalar vardır. Biz burada bu ayrıntıları bir tarafa bırakarak, ortak olan yönlerine değineceğiz.
Düğünden önceki aşamalar, bilindiği gibi, görücülük-dünürcülük, söz kesimi, nişan ve düğündür. Bu aşamalar hiçbir yörede öz olarak değişmez.
İlk aşama olan görücülük, kız bakma, kız arama, kız beğenmeyi ifade eder. Kentlerde daha çok tanışıp anlaşarak evlenme yaygınken, geleneksel kesimde görücülük daha egemendir.
Erkeğin aile üyeleri akraba ve komşularından seçilen birkaç kadının, beğenilen kızın evine ziyarete gitmeleri, kızı görmeleri, onu incelemeleri ve niyetlerini açığa vurmaları, görücülüğün kız bakma aşamasını oluşturur. Bu tür evlenmede eşlerden çok, onların yakınlarının beğenisi, isteği ve girişimi söz konusudur. Kuşkusuz erkek de bu tercihi genellikle onaylar.
Dünürcülük ise, beğenilen kızın istenilmeye gidilmesidir. Afyon gibi bazı yörelerde önce kadınlar, daha sonra erkek dünürcüler ayrı ayrı kız istemeye giderler. Aralarında evlenecek erkek bulunmaz.
İkinci kez kız evine gidiş, evlenme öncesinin kabulü anlamına gelir. Bu sırada kız evinde erkek tarafının getirdiği şeker, lokum, çikolata gibi yiyecekler (şirinlik, ağız tadı vs.) yenilir. Bazı yörelerimizde Kuran da okunur.
Daha sonra kız tarafı, kızlarına alınacak ve yapılacak şeylerle ilgili isteklerini bildirir ve bir anlaşmaya varılır.
Düğün gününe yakın iki taraf, yakınlarıyla birlikte çarşıya çıkar, ziynet eşyaları, ev takımları, elbiseler, kumaşlar ve çeşitli hediyelikler alınır. Her iki taraf da birbirine armağanlar alır. Armağanlaşma, evlenme ve düğün geleneklerinin temel yönlerinden birisidir.
Dünürcülük yoluyla anlaşmaya varan taraflar, daha sonra söz keserler. Daha önce anlaşan aileler, bu kez, daha geniş bir çağrılı huzurunda sözle bu anlaşmalarını yeniden dile getirirler. Buna, "söz kesimi" denir.
Söz kesiminden sonra nişan aşaması başlar. Daha çok kız tarafı nişanı yapar. Nişanda kıza "Takı" denilen ziynet eşyaları takılır. Önce, çağrılılar huzurunda herhangi bir büyük kimse, adaylann sağ ellerinin nişan parmaklarına yüzük takar. Sonra diğer takılar takılır, yenilir, içilir, eğlenilir. Takı takmak da evrensel ve temel bir evlenme geleneğidir.
Nişan süresi, tarafların anlaşmasına bağlıdır. Okul, askerlik, iş durumu, hastalık, ölüm gibi nedenlerle süre uzatılabilir ya da kısaltılabilir. Son yıllarda bu sürenin çok kısaltıldığı görülmektedir. Çünkü, nişan ne kadar uzarsa, taraflar arasında anlaşmazlıklar da o kadar artabilir kaygısıyla nişan en fazla altı ay ya da bir yıl olarak belirlenmektedir. Kent ortamında nişanı artık kız tarafı yapmaktadır.
Genellikle düğünden önce yapılan nikâh da resmi ya da dinsel olarak iki türdedir. Geleneksel kesimlerde dinsel nikâh da resmi nikâh kadar önemlidir. Birçok vatandaşımız her ikisini de yerine getirmektedir. Böylece evlilik, gerek yasal, gerekse dinsel olarak çevre tarafından onaylanmış olur. Önce yasal, sonra dinsel nikâh yapılması yaygındır.
Evlilik aşamaları içerisinde en canlı ve önem verilen kısım düğündür.
Düğünü iki kısımda ele alabiliriz.
a) Kına gecesi
b) Esas düğün
a) Kına
Gecesia) Kına gecesi
b) Esas düğün
Esas düğünden bir gün önce kız evinde yapılan bir törendir. Kız evinde, kızın yakın arkadaşları, akrabaları ve komşu kadınlarla birlikte yapılan bir şenliktir. Köylerde kızın evli ya da bekâr arkadaşlarına "Kına yemeği" denen ve kız evince verilen bir yemek vardır. Daha sonra şenlik başlar. O geceye özgü eğlenceler yapılır, oyunlar oynanır, şarkılar türküler söylenir ve kızın ellerine kına yakılır. Bu arada gelin kız, acıklı türkülerle ağlatılır. Baba evinden ayrılmasının verdiği hüzünle kız ve annesi ağlarlar. Kızın ağlaması ve ağlatılması bir gelenektir. Kızın mutlaka ağlaması istenir.
Ayrıca bazı yörelerimizde güveyiye de kına yakılır. Kızın kına gecesi yapıldığı sırada, erkek evinde, erkeğin yakınları ve arkadaşları da bir gece düzenleyerek kız evinden gelen kınayı erkeğin sağdıcı, erkeğin eline yakar. Erkeğe "Sağdıç" ve geline de "Yenge" seçilmesi, ortak geleneklerimiz arasındadır.
Bunların işlevleri vardır. Kızın arkadaşları ve yakınları ile "Gelin Hamamı"na gitmesi, orada yenilip, içilip, eğlenilip yıkanılması da çok yaygın bir gelenektir.
aa) Köy düğünleri: Düğün, tüm yakınların ve konu komşunun çağrıldığı daha kalabalık bir şenliktir. Mümkün olduğunca herkes çağrılmaya çalışılır. Çağrı işi, "Okuyucu"larla ya da basılı davetiyelerle yapılır. Okuyucuların armağan vermesi ve alması da geleneklerimiz arasındadır. Kırsal yörelerimizde kadınlar ve erkekler ayrı yerlerde toplanarak eğlenirler.
Kırsal kesimde düğünlerimizin nasıl olacağı, eğlence türleri, geleneksel olarak belirlenmiştir. Bunlar yörelerimize göre bazı farklılıklar göstermektedir. Fakat her yöre kendine özgü geleneksel usullerle düğününü yapar.
Köy düğünlerinin en yaygın enstrümanı davul, zurnadır. Bunlar, yıllardan beri yurdumuzun her yöresinde sevilen, beğenilen ve düğün simgesi olmuş çalgılardır.
"Saz" ya da "Bağlama," "Cura" da yine çok yaygın geleneksel bir eğlence aracımızdır.
Bunların dışında yine yörelerimize göre değişen kemence, tulum, tar, klarnet, mey, def, darbuka, sipsi, ut, keman, cümbüş, kanun, kabak kemane gibi enstrümanlar da kullanılır.
Düğünlerdeki oyunlarımız da çok çeşitlidir. Bunlar her yöreye göre değişen halk danslarıdır. Halay, bunların her yörede ortak olan biçimidir. Halayın dışında erkek ve kadınlarımızın ayrı ayrı ya da birlikte oynadıkları karşılıklı oyunlar da her yöremizde görülen ortak bir oyundur.
Sinsin de geceleyin ateş etrafında birbirini kovalama ve ateşin üstünden atlanılarak oynanan geleneksel bir oyunumuzdur. Çeşitli yarışmalar (hayvan yarışmaları gibi); komiklikler de köy düğünlerimizin özelliğidir. Fakat bu gelenekler giderek azalmaktadır.
Güreşler, köy düğünlerimizin en sevilen şenliklerindendir. Yemekler, etler, pilavlar, dolmalar, mantılar, etli nohut, çeşitli sebzeler, börekler, tatlılar, meyveler gibi en sevilen yiyeceklerden oluşur, iyi yemek yapan aşçı kadınlar ve tarafların genç kız ve kadınları sürekli yemek yaparlar. Konuklar, akrabalar yer içer. Köy gençlerimiz ve erkekler yaşlılardan ayrı bir yerde veya odada içki içerler. Türküler söylenir.
Kadınlar kendi aralarında oynarken çerez, şeker dağıtılıp yenir.
Damadın hazırlanması: Güvey traşı da geleneksel bir uygulamadır. Sağdıçlarla birlikte güveyinin traş oluşu ve bu sırada köy gençlerinin halay çekmesi bir şenlik biçimindedir. Damadın özel giysisinin giydirilmesi, damat yemeği yenmesi, damatla birlikte topluca camiye namaz kılınmaya gidilmesi de geleneklerimizde mevcuttur.
Güvey hamamı da yine güveyin arkadaş ve yakınlarıyla eğlence biçiminde bir gelenektir.
Armağanların açıklanması: Kimi yörelerimizde kına gecesinde, kimi yörelerimizde düğün sırasında, tarafların ve yakınlarının kıza verdikleri ziynet eşyası ve para gibi armağanlar herkese ilan edilerek açıklanır. Bu uygulama da yardımlaşma biçimi olarak geleneklerimiz arasındadır.
Civar köylerden akraba ve dostlar davet edilir. Davetliler köy hanelerine yerleştirilerek yemek yemeleri, yatmaları, ağırlanmaları sağlanır. Köylerimizde damadın evinin görünen bir yerine düğün olduğunu belirtmek için bayrak çekilir.
Çankırı gibi bazı yörelerimizde geleneksel şenlikler düğünlerde aynen tekrarlanır (Yaren Sohbetleri gibi). Böylece düğünler daha şenlikli olur.
Düğünden önce "çeyiz asmak" geleneği de yaygındır. Kız evinden gelinin tüm çeyiz eşyası erkek evine taşınır ve sergilenir. Konu komşu (kadınlar, genç kızlar) çeyize bakmaya gelir. Genç kızlarımızın yaptıkları işler beğeniyle izlenir. Böylece, geleneksel el sanatlarımızın sürdürülmesi gerçekleşir.
bb) Kent düğünleri: Kentlerdeki evlenme geleneklerimiz, kırsal kesime oranla değişmiş olmakla birlikte, yine de birçok bakımlardan benzerlik göstermektedir. Örneğin, düğünden önceki aşamalar kentlerde de söz konusudur. Fakat düğünler oldukça değişmiştir.
Kentte düğünler ya evlerde ya da düğün salonlarında yapılmaktadır.
1. Evlerdeki Düğünler: Düğün salonu ücretini veremeyenler ya da evleri uygun olan kent ailelerimiz, düğünlerini kendi evlerinde yaparlar. Sınırlı sayıdaki konu komşu ve yakınlarla birlikte evlerde yapılan düğünler de oldukça canlı geçer ve kısmen de köy düğünlerine benzerler. Gecekondu ya da kentin apartmanlaşmamış yörelerinde yapılan bu düğünlere kentlerdeki düğün çalgıcıları gelir. Ut, keman, cümbüş, klarnet ve tef, darbukadan oluşan çalgı ekibi, üç dört saatliğine gelip oyun havaları çalar, şarkılar söylerler. Daha çok çifte telli biçimindeki oyunlar oynanır ve genellikle kadınlara yöneliktir. Bu düğünlerde yemek de verilir.
Gecekondu yörelerinde ise davul, zurna daha yaygındır. Fakat düğün çalgıcıları buralardaki düğünlere de gelirler. Gecekondu yörelerinde düğünler kısmen bahçede ve açık yörelerde de yapılır. Bu nedenle halay vs. gibi oyunlar buralarda daha yaygındır. Konuk ağırlama bahçe vs. gibi yerlerde olduğu için, kolaylaşır.
Evlerdeki düğünlerde çalgıcı gelmeden de müzik ihtiyacı, müzik setleriyle, kasetlerle de sağlanır.
Kasabalarda da düğünler, gerek evlerde, gerekse salonlarda ve gerekse kurumların salonlarında yapılır. Enstrüman olarak çalgıcılar ve orkestra yaygındır.
2. Salon düğünleri: Kentte düğünlerin en yaygın biçimde yapıldığı yerler, bu amaçla düzenlenmiş düğün salonlarıdır. Buralar, özel kişilerden kiralanır. Bir akşamlık ya da öğleden sonrası için kiralanırlar. Bu salonlarda düğün, belli bir düzen içinde yapılır, ikramlar, eğlence daha çok düğün salonu sahibi tarafından anlaşmaya bağlı olarak sağlanır. Genellikle orta tabakalara mensup ailelerin salon düğünlerinin yapılış düzeni şöylece sıralanabilir:
a) Gelinle damat ve yakınları düğünün başlama saatinden önce gelirler. Bir süre ayrı bir odada (gelin odası) bekleyip, sonra alkışlarla salona girer ve orkestra eşliğinde piste alınırlar ve bir süre dans ederler. Daha sonra herkesin görebileceği bir yere otururlar.
b) Orkestra, müzik yayınına geçer. Tango ya da slow denen ağır parçalardan başlanır, oyun havalarına geçilir. Sonra oryantal müzik ve daha sonra da disko ve rock müziğe geçilir. Bir ya da yarım saatte orkestranın görevi sona erer. Bu arada konuklar müzik türüne göre oynarlar.
c) Sıra halk müziği sanatçılarına gelir. Bunlar salonda sürekli çalışan düğün sanatçılarıdır. Aşağı yukarı üç sanatçı çıkar.
ç) Geline takılar takılır. Erkek ve kız tarafı takıları anons edilerek takılır.
d) İkramlar yapılır. Özellikle kuru pasta ve meşrubat sunulur. Kuruyemiş de yaygındır. Ayrıca karışık meyve de ikram edilir.
e) Daha sonra iki sanatçı daha çıkar. Sanatçılardan birisi şantözdür. Orkestra eşliğinde günün sevilen parçalarını söyler.
f) Daha sonra aile fotoğraflarının çekilmesine geçilir.
Bir süre sonra konuklar, sıraya girerek ev sahiplerine hayırlı olsun dilekleriyle salondan ayrılırlar.
Köy düğünleri de artık salonlarda yapılmaya başlanmıştır.
Salonların ses düzenleri genellikle iyi değildir. Üstelik ses, sonuna kadar açılmakta ve insanlar birbirlerini işitememektedir. Gençler ve yaşlılar hep bir arada aynı masada oldukları için gençler rahat eğlenememekte ve rahat hareket edememektedirler. Böylece gençler, düğün sırasında ya dışarı çıkıp ya da ufak bir odada, yaşlılardan ayrı olarak kaçamak yollardan içki vs. içerek neşelenmeye çalışırlar.
Kentlerdeki ailelerin bir kısmı ise, çalıştıkları kurumların düğün, toplantı vs. için inşa ettirdikleri salonlardan ve tesislerden yararlanırlar. Ordu mensuplarının, çeşitli fabrika ve kamu kuruluşlannın bu amaçlarla kullanılan salonları bu niteliktedir.
Üst tabakalara mensup aileler ise, daha çok, büyük otellerin salonlarını kiralayıp düğünlerini yaparlar. Banknot paraların bol bol saçıldığı, bahşişlerin bol bol verildiği, ikramların zengin olduğu, çiçeklerin dökülüp saçıldığı, viskilerin su gibi içildiği, hanımların giysileri ve mücevherleriyle şıklık gösterilerinde bulunduğu bu düğünler, daha çok, gösteriş tüketimine yönelmiş, israfın en yaygın örneklerinin görüldüğü düğünlerdir. Bu düğün eğlencelerinde de her tür müzik yer almaktadır. Sevilen konuk sanatçılar bu düğünlerde daha çoktur. Dansözler de oynatılmaktadır.
Bu düğünlerin çoğu, videoya çekilmekte, hatıra olarak saklanmaktadır.
Dans, oyun havaları ve halay, bu düğünlerde de yaygındır.
Salon düğünlerinde resmi nikâh da kıyılmaktadır. Ekonomik nedenlerle nikâh için ayrı masraf yapılmaması ve ayrı bir telaşenin olmaması için bu yola gidilmektedir.
Sonuç olarak, köy düğünlerindeki halk, kendisi eğlenir, daha etkendir. Oysaki kent düğününde konukların katılımı daha sınırlıdır, sanatçı kadrosu eğlendirir.
Bazı Değişmeler ve Sorunlar
Aşağıda belirteceğimiz bazı değişmeler, evlenme ve düğün geleneklerinde sorunlara yol açmaktadır.
a) Düğün salonlarında yapılan kent düğünleri, müzik türleri açısından büyük bir çeşitlilik ve karmaşa içindedir. Bir yanda ortestra ile pop müzik, daha sonra halk müziği, arabesk, sanat müziği gibi türlerin hepsi de çalınıp söylenmektedir. Bu müzik türlerinde kullanılan enstrümanlar da oldukça çeşitlenmiş ve karışık olarak kullanılmaktadır. Böylece otantik olan, özgün olan müzik, karma karışık bir hal almaktadır ki, müzik mi, gürültü mü belli olmamaktadır.
b) Özellikle köy düğünlerinde silah atma geleneği de tehlikeli olmaktadır. Pek çok yaralanma ve ölüm olaylarına yol açan bu tür geleneğin sürdürülmesinde bir yarar var mıdır?
c) Düğünlerde aşırı derecede denilebilecek israflara gidilmektedir. Kültürümüzde var olan tasarruf anlayışını düğünlerimizde sürdüremiyoruz. Özellikle köy düğünlerinde armağanlaşma geleneği, taraflar için yıkım olabilmektedir. Armağan verilecek kişilerin ve yakınların sayısının geniş kapsamlı tutulması, bu konuda tarafları israfa sürüklemektedir. Fazla sayıda mücevher istenmesi, mutlaka belirli armağanların alınmasının zorunlu tutulması kız tarafına ağır yük olmaktadır. Armağan konusunda makul, ölçülü ve dengeli bir tutumun geliştirilmesine özen gösterilebilir.
Bol miktarda ve herkese bahşiş verme geleneğimiz de yozlaştırılmaktadır. Özellikle kentlerden salon düğünlerinde garsona, kutlama telgrafları getiren postacıya, çiçekçiye, fotoğrafçıya, video çekimcisine, sanatçılara boyuna bahşiş vermek de bahşişin anlamını yitirmesine yol açmaktadır.
Düğün ikramları da makul düzeyde tutulmalıdır. Bu konuda da her iki taraf aşırı giderlere başvurmaktadır. Ailelerin bütçelerini sarsacak içkili, bol yemekli düğünlere başvurulmaktadır. Gençlere, yakın akrabalara yapılan içki ve yemek ikramı sınırlı tutulup, çay, kahve, çeşitli meşrubatlar, şeker, pasta gibi ikramlar elbette geleneksel biçimde varlıklarını sürdürmelidir.
Kız tarafının çok yüklü miktarda mücevher eşya gibi şeyler talep etmesi de günümüz koşullarına uymamaktadır. Bir düğünün yapılması aile için yıkım olmamalıdır. Önemli olan, iki tarafın yeterli ve makul yardımlarıyla bir yuvanın kurulmasının sağlanmasıdır.
Günün geçim zorluğu koşullarında uzun süren düğünler artık yok. Bir zamanlar 40 gün, 40 gece imiş, sonraları 7 gün 7 geceye inmiş, daha sonra 3 gün 3 geceye... Bugün, daha da azaltılarak iki güne indirilmiş durumda. Kırsal kesimlerde bile böyle oldu. Kentte ise, salonlarda iki üç saate indirilmiş durumda.
Yurt dışında çalışan işçilerimiz, Türkiye'ye gelip evlendiklerinde, aşırı derecede masraf yapma eğiliminde olmaktadırlar. Her istenilen şeyi gereğinden çok fazlasıyla yaptıklarından, onlardan bol bol masraf yapmaları beklenmektedir. Aynı davranışları kent kesimindeki üst tabaka ailelerinde de görmekteyiz.
ç) Kent gençlerimizde görülen bir başka sorun da, onların evlenmelerine tamamen kendilerinin karar vermeleridir. Kuşkusuz amaç, tarafların birbirlerini görüp anlaşıp kendilerinin karar vermeleridir. Fakat kültürümüzde gençlerin karar vermesi ve büyüklerin de onayının alınması bir gelenektir. Köyde bile gençler çeşitli fırsatlarda birbirlerini görüp anlaşıp evlenmeye karar veriyorlar. Fakat gönül koyup birbirlerine yaşamlarını birleştirmek için söz veren gençler, işin kotarılmasını büyüklerine bırakırlar. Büyüğe saygı ve onların onayı, geleneksel kültürümüzün bu konudaki en belirgin özelliğidir. Telefonla ya da telgrafla, mektupla ailesine ben nişanlandım diye haber salmak ya da el ele tutuşup eve gelip ana babasına "biz nişanlandık" deyip görünmesi, kültürümüzde yadırganmaktadır.
d) Düğün yapmadan nikâhtan sonra balayına çıkmak da geleneksel düğün geleneklerimizin kaybolmasına yol açmaktadır. Herkese yiyip içirip eğlendireceğime, kendim gider eşimle para harcar, eğlenirim biçimindeki aşırı derecede bireyci bir zihniyet, kültürümüze uygun düşmemektedir. Düğünlerin sağladığı olumlu toplumsal işlevleri göz ardı etmek, değerler sistemimizle pek bağdaşmamaktadır.
Bu eksikliği hisseden aileler, hiç olmazsa bir kokteyl yapıp eş dostun, akrabanın bir araya gelmesine fırsat sağlamış olmaktadılar.
Düğünlerimiz, Türk milli kültürünü yansıtan en güzel örneklerdir. Kuşkusuz milli kültürümüzde değişmeler olmaktadır. Bu değişmeler, düğünlerimize de yansımaktadır. Sanayileşme ve kentleşme sürecinde bu değişmeler düğünlerimizi de etkilemektedir. Bu konudaki en belirgin değişine, salon düğünlerinin yaygınlaşmasıdır. Salon düğünleri artık köylerimize kadar girmektedir. Kaçınılmaz olan bu değişmeler içerisinde vatandaşlarımız, düğün geleneklerinin özünün kaybolmamasına dikkat etmelidirler. Bu öz de, geleneksel milli eğlence türlerinin korunması olmalıdır. Bu arada konukseverlik, yardımlaşma, komşuluk, dayanışma, akrabalık, davranışlarda ölçülülük gibi değerlerin sürdürülmesi de bu çerçevede göz önünde bulundurulmalıdır. Kültürümüzde evlilik, baş tarafta da belirttiğimiz gibi, sadece iki kişinin yaşamlarını birleştirmeleri olarak değil, fakat daha geniş çerçevede iki ailenin arasında olmaktadır. Akrabaların oluşması ve komşuluk ilişkileriyle bütünleşmiş bir toplumsallık, düğün ve evlenme kültürümüzün özüdür, işte dayanışmanın sağlandığı bu tür bir toplumsallık anlayışının, bireyselliğin önünde gitmesine özen gösterilmelidir. Bu temennimiz, doğal değişmelere müdahale biçiminde değerlendirilmemelidir. Yani bu doğal değişim, bireyciliğin egemen olması biçiminde ise, -ki şu anda öyle olduğu anlaşılıyor- bu durum toplumları yabancılaşmaya götürmektedir. Yabancılaşma sürecine girmiş toplumlar ise, bunu önlemeye çalışmaktadırlar.
Türk Ailesi Antropolojisi
Mahmut Tezcan
Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/satirlarla-turkiye/16441-turk-ailesi-antropolojisi.html
http://www.buyutec.net/p-sahilde-dugun-26989.html
http://www.1001kitap.com/Bilim/Mahmut_Tezcan/turk_ailesi_antropolojisi/
http://www.1001kitap.com/Bilim/Mahmut_Tezcan/turk_ailesi_antropolojisi/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder