Üretim Araçlarının Mülkiyeti Açısından İşletmeler
Mülkiyeti Kamuya Ait Olan İşletmeler
Sermayenin tamamı veya yarısından fazlası devlete ait olan işletmelerdir. Bu tip işletmelere daha çok otoriter rejimlerle yönetilen ülkelerde rastlanmaktadır. Ancak, ülkemiz gibi kalkınmakta olan ülkelerde, özel sektör daha kısa sürede kâra geçebilen
ve az sermayeli yatırımlara daha çok yöneldiği için, ülke ekonomisi açısından yararlı fakat büyük sermaye gerektiren, bu sermayeyi uzun sürelerde geri ödeyebilen az kârlı yatırımların finansmanının devlet tarafından karşılanmasına gerek vardır.
Ülkemizde Devlet, farklı hukuki yapılardaki birçok işletmeye sahip bulunmaktadır. Bu işletmelerin resmi bir sınıflandırılması bulunmadığından konuyla ilgilenen kuruluşların ve araştırmacıların kamu teşebbüslerini değişik gruplamalar altında inceledikleri görülmektedir. Bunlardan bazılarını belirtelim:
Sosyal güvenlik kuruluşları (T.C. Emekli Sandığı, Bağ-Kur, S.S.K),
Döner sermayeli işletmeler: (Başbakanlık Basımevi, Sağlık Bakanlığı hastaneleri, devlet üretme çiftlikleri vb.),
Özel bütçeli devlet işletmeleri (Spor-Toto, Milli Piyango, MTA. vb.),
Yerel yönetim işletmeleri (Belediye tanzim satış mağazaları, belediye ekmek fabrikaları, su, havagazı işletmeleri vb.),
Kamu iktisadi teşebbüsleri,
İktisadi devlet teşekkülleri (T.M.O, D.M.O, Sümerbank. vb.),
Mülkiyeti Özel Sektöre Ait İşletmeler
Bu tür işletmelerde üretim araçlarının mülkiyeti özel veya tüzel kişilere aittir. Ekonomik yapı ve siyasi sistem uygun olduğu takdirde özel işletmeler her konuda faaliyetlerini sürdürebilirler. Özel bir şirket, fabrika, banka veya kooperatif bu tür işletmelere örnek olarak gösterilebilir.
Mülkiyetine Kamu ve Özel Şirketin Ortak Olduğu İşletmeler
Kamu tüzel kişileri ile özel kişilerin (gerçek veya tüzel) sermayelerini birleştirerek kurdukları karma yapılı işletmelerdir. Bu işletmelere özel sektörün ortaklığını çekici kılabilmek için, işletmelerin kârlılığının yüksek olması gerekmektedir. Ayrıca bazı kamu işletmelerinde çalışanları mülkiyete ortak eden hisselerin dağıtılması ile karma ortaklıklar kurulabilmektedir. Buradaki amaç, yönetime katılma suretiyle, çalışanların motivasyonunun yükseltilmesi ve verinin arttırılmasıdır. Karma işletmeler, Gübre Sanayi A.Ş ve Ereğli Demir-Çelik Fabrikaları örnek verilebilir.
Yabancı Sermayeli İşletmeler
Bu işletmeler mülkiyeti başka ülkelerin girişimcilerine ait olan kuruluşlardır. Yabancı sermayeli işletmeler, yabancı sermaye sahiplerinin ülkedeki özel ve kamu kuruluşları ile işbirliği yapmaları ile kurulabildiği gibi, yabancı girişimciler tek başlarına da bu tür işletmeleri kurabilirler. Haliyle bu işletmelerin kuruluşu, ülkedeki bir takım özel kanunların izniyle olmaktadır. Türkiye’de yabancı sermayeli işletmelere örnek olarak, “Mobil” ve “Uniroyal Lastik fabrikaları” gösterilebilir.
Hukuki Yapıları Açısından İşletmeler
İşletmeler kuruluş şekillerine göre de farklılıklar gösterirler. İşletmelerin kuruluşlarında sermaye yapıları, faaliyet alanları, kuruluş ve işleyiş amaçları, kuruluşların mülkiyet ve kontroldeki etkinlik arzuları nedeniyle işletmelerde çeşitli faklılıklar olması doğaldır. Ancak, bu farklılıkların kişilerin tamamen arzulara bırakılması ülke ekonomisini ve kamu düzenini olumsuz yönde etkileyebileceği için, işletmeleri kanun kuvveti ile düzenlemek gereği doğmuştur.
Kişisel Girişimler
Kişisel girişimler en basit, en eski ve uygulamada ülkemizde en çok görülen işletme türüdür. İşletmenin tek sahibi vardır. Sahip, işletme hakkındaki bütün kararları kendisi alır, uygular ve denetler. Sonuçta çıkacak kâr veya zararın tamamı kendisine aittir. |
- Kuruluş işlemleri kolay ve masraflar azdır.
- Fazla sermayeye ihtiyaç duyulmaz.
- Kurucunun yönetim ve denetimdeki serbestisinin pratik ve psikolojik faydaları vardır.
- İşleyiş formaliteleri kolaydır.
- Kazancın bölüşülmesi söz konusu değildir.
- Kararların çabuk alınmasına imkan verir.
- Sınırsız mali sorumluluk vardır.
- Büyüme imkanları sınırlıdır.
- İşletmenin ekonomik ömrünün tek kişinin kararına bağlıdır.
- Kredi temin imkanları sınırlıdır.
Ülkemizde şirketlere ilişkin hükümler “Borçlar Kanunu” ile “Ticaret Kanunu’nda toplanmıştır. Borçlar Kanunu şirketi, “iki veya daha çok kişinin ortak bir amaca ulaşmak için emek ve mallarını bir anlaşma ile birleştirmek yoluyla meydana getirdikleri topluluk” olarak tanımlamaktadır.
Şirketler Türk hukukunda “Adi şirketler” ve “Ticaret Şirketleri” olarak ikiye ayrılmaktadır.
Adi Şirketler
İki veya daha fazla kişinin emek ve sermayelerini (ayni veya nakdi) ortaklaşa bir amaca ulaşmak için biraraya getirmeleri ile adi şirket kurulur.
Her ortak para, alacak, emek veya aynı mal olarak bir sermaye koymakla yükümlüdür. Şirketin tüzel kişiliği yoktur. Ortaklar arasında yazılı veya sözlü bir şirket sözleşmesinin bulunması gerekir. Bu tür şirketlerin kuruluşu kanun tarafından bir şekle bağlanmamıştır. Kuruluş sözleşmesi sözlü olabildiği halde, yazılı olarak yapılmasında hukuk sistemimiz açısından fayda vardır.
Ortaklıkta kâr veya zarar önceden belirtildiği şekilde ortaklar arasında dağıtılır. Bütün ortaklar yönetimde söz sahibidir. Ancak yetki bir veya birkaç ortağa, hatta ortak olmayan üçüncü şahıslara da devredilebilir.
Ortaklar üçüncü şahıslara karşı sınırsız ve zincirleme olarak sorumludurlar. Adi şirketler daha çok kişisel girişimlere benzerler.
Ticaret Şirketleri
Ticaret Şirketleri, Türk Ticaret Kanunu ile düzenlenen ve kanun hükümlerine göre faaliyette bulunan şirketlerdir.
Ticaret şirketlerini,
a. Şahıs şirketleriolarak iki grup halinde inceleyebiliriz.
b. Sermaye şirketleri
Şahıs Şirketleri
Ortak ekonomik menfaatlerin korunması için belirli sayıda kişilerin kurdukları ve sorumlulukları kişisel olan şirketlerdir. Bu tür şirketler genellikle birbirlerini iyi tanıyan ve güvenen ortaklar tarafından kurulurlar. Bunun için ortak sayısı genelde azdır ve ortakların tamamı uygun görmediği sürece ortaklık payının satılması ve devredilmesi mümkün değildir.
Şahıs şirketlerinin en bariz iki örneği, kollektif ve komandit şirketlerdir.
Kollektif Şirketler:
Kollektif şirketler Türk Ticaret Kanunu’na göre, ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla gerçek kişiler arasında kurulan ve ortaların her birinin şirket alacaklılarına karşı sınırsız sorumlu olduğu şirketlere “kollektif şirket” denir. Şirket borçlarından dolayı ortakların sorumlulukları sınırsız ve müteselsildir. Bu bakımdan bu şirket ortakları genellikle birbirlerini iyi tanıyan ve güvenen kimselerdir.
Kollektif şirketlere ancak gerçek kişiler ortak olabilir. Ortakların sorumluluğu sınırsız olduğu için ortaklığın devri güçleşmiştir. Yönetimden her ortak sorumludur. Ancak yönetme yetkisi ortaklardan birine veya birkaçına devredilebilir.
Komandit Şirketler:
Bu tür şirketler birçok yönden kollektif şirketlere benzerler. Ancak komandit şirketlerde iki tür ortak bulunur.
Komandit Ortak: Şirket alacaklılarına karşı sınırsız sorumlu olan şirkete nakdi sermaye ile birlikte, emek, ticari itibar ve bilgisini koyabilen, şirketi yönetme ve temsil etme yetkisi olan ortaklardır.
Komanditer Ortak: Şirket alacaklılarına karşı koydukları sermaye ile sınırlı sorumlulukları olan, şirkete yalnızca nakdi sermaye, koyma hakkı olan (emek, ticari itibar vb. sermaye olarak koyamazlar), şirketi yönetim ve temsil hakkı olmayan, yıl sonunda sermaye oranında kâra ve zarara iştirak eden ortaklardır.
Hemen şu hususun belirtilmesinde yarar vardır. Prensip olarak komanditer ortakların adı, şirket unvanında belirtilmez. Eğer belirtilmiş ise, bu durumda komandite ortak gibi müteselsil ve sınırsız sorumlu olurlar. Komandite ortaklar şirketin faaliyeti konusuna giren alanda, ayrıca faaliyette bulunamazlar. Halbuki komanditer ortaklar için böyle bir sınırlama yoktur. Ancak şirketle aynı konuda faaliyette bulunan komanditer ortaklar, komanditer ortaklara tanınan şirket kayıtlarını inceleme hakkını kullanamazlar.
Sermaye Şirketleri
Sermaye şirketlerinde, ortakların sorumlulukları, ödemeyi taahhüt ettikleri sermaye miktarı ile sınırlandırılmıştır. Ortaklık payları kolaylıkla satılabilir veya devredilebilir. Bu şirketlerde sermayeye ortak olmak, şirket yönetimini de ele almak demek değildir. Yöneticiler, şirket genel kurulunda seçimle iş başına gelen yönetim kurulundan veya dışardan tayin edilen müdür veya müdürlerden meydana gelir. Sermaye şirketleri, küçük sermayelerin biraraya getirilerek, büyük yatırımları gerçekleştirebildiği için oldukça önemli bir fonksiyonu yerine getirirler.
Şimdi sermaye şirketlerini sırayla ayrı ayrı inceleyelim.
Anonim Şirketler:
Türk Ticaret Kanunu’na göre, Anonim Şirket; “Belirli bir ünvana sahip, esas sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan ve borçlarından dolayı yalnızca mal varlıkları ile sorumlu olan şirkettir”. Ortakların sorumlulukları da yalnızca taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlıdır.
Ana sözleşmede şu hususların bulunması zorunludur.
- Ticaret unvanı ve faaliyet merkezi.
- Faaliyet konuları ve amaçları.
- Esas sermaye, her payın itibari değeri, payların ödeme şekil ve şartları.
- Kurucu üyelerin faydalanacakları haklar.
- Yöneticilerin seçim şekilleri, görev ve sorumlulukları.
- Genel kurul toplantılarının yöntem ve süreleri.
- Şirketin devamlılığı için bir süre belirlenmişse bu süre.
- Şirkete ait ilanların ne şekilde yapılacağı.
- Anonim Şirketlerin organları:
- Genel Kurul
- Yönetim Kurulu
- Denetçiler ve
- Müdürlerden oluşur.
Limited Şirketler:
Türk Ticaret Kanunu’na göre, “iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulan, ortaklarının sorumluluğu sınırlı ve esas sermayeyi belirli şirketlere Limited Şirket denir.” Limited şirketlerin ortak sayısı en az iki, en çok elli olabilir. Sermaye için hisse senedi ihraç edemezler.
Limited şirketlerin karar organı ortaklar genel kuruludur. Yönetim ve temsil organları müdürlerdir. Denetleme organı ise, ortak sayısı yirmiyi geçince söz konusudur. Bu şirketlerde müdürlerin şirkete ortak olması gerekmez. Anonim şirketlerde de ortak olmayan bir kişi müdür olarak atanabilir, ancak göreve başlamadan anonim şirkete üye olması zorunludur.
Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirketler:
Bu tür şirketler, sermayesi paylara bölündüğünden ve komanditer ortakların paylarını kolayca devredebildiğinden dolayı anonim şirketlere benzerler. Yine adi komandit şirketteki gibi sınırsız sorumlu komandite ortaklar da bulunduğu için bazı yönleriyle de komandit ortaklığa benzemektedir. Anonim şirketlerden farkı en az bir tane sınırsız sorumlu komanditer ortağın bulunması, komandit şirketlerden farkı ise sermayesinin bir kısmının paylara bölünmüş olmasıdır.
Bu şirketlerin kuruluşu ani ve tedrici olabilir. Kuruluşlar en az beş kişi ve bunlardan en az bir tanesi sınırsız sorumlu komandite ortak olmalıdır. Bu ortaklığa bazı yönlerden anonim şirketlere ait hükümler bazı yönlerden de komandit şirketlere ait hükümler uygulanır.
Kooperatifler
Tüzel kişiliğe haiz olmak üzere, üyelerinin belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp, korumak amacıyla gerçek ve kamu tüzel kişileriyle özel idareler, belediyeler, köyler, cemiyetler ve dernekler tarafından kurulan değişir üyeli ve değişir sermayeli teşekküllere kooperatif denir. |
Kooperatiflerin kendilerine özgü bir takım ilkeleri vardır. Bu yönleriyle ticaret işletmelerinden ayrılırlar.
Kooperatifçiliğin Temel İlkeleri:
Üretim Yapıları Açısından İşletmeler Mal Üreten İşletmeler Mal üreten işletmeler belirli hammaddeleri kullanarak, bunların şekil ve yapılarını değiştirerek veya farklı hammadde ve yarı mamulleri birleştirerek yeni tip ürünler ortaya çıkaran işletmelerdir. Günümüzde üretilen ürünlerin ve üretim yöntemlerinin ne kadar farklı ve çeşitli olduğu gözönüne alınırsa, bu temel grup içinde aşağıda ana başlıklarını verebileceğimiz önemli bir sınıflandırma yapılabilecektir.
Bir ekonominin verimli ve etken bir şekilde faaliyet gösterebilmesi için yukarda bahsedilen üretim faaliyetlerinin yerine getirilmesi yeterli değildir. Üretilen malların tüketicilere ulaştırılması, mal alımı sırasındaki hukuki işlemlerin yürütülmesi, fertlerin üretim malları dışındaki eğlence, emniyet gibi ihtiyaçların karşılanabilmesi için hizmet işletmelerine gerek duyulmaktadır. Hizmet işletmelerini aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz.
İşletmelerin büyüklüklerinin tespitinde, çalışan personel sayısı, çalışanlara ödenen maaş ve ücret toplamı, belirli sürede kullanılan hammadde ve enerji miktarı, işletme sermayesi miktarı, belirli sürede toplam satışların tutarı, kapasite büyüklüğü, kullanılan teknolojinin büyüklük ve yeniliği, kullanılan veya işlenen alanın genişliği gibi birçok faktör rol oynamaktadır. Bu birleşmelerin bazılarına ülkedeki hukuki yapı müsaade etmekte, hatta teşvik etmekte iken, bazılarına ise izin vermemekte hatta yasaklamalar bile getirmektedir. İşletmelerin yapılarını değiştiren birleşmelerin bazıları sonuçta, hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını korurken, bazılarında bu bağımsızlıklar yitirilebilmektedir. İşletmelerin aynı işi yapanları bir araya gelerek “yatay birleşme” yi tercih ederken, aynı konudaki üretimin farklı aşamalarını yapanlar bir araya gelerek “dikey birleşme” şeklini de meydana getirebilirler. Şimdi çeşitli ekonomik amaç ve çıkarların korunması için oluşturulan birlik veya birleşmelerin en önemlilerine kısaca değinelim. 1. Konsorsiyum Konsorsiyum kelime olarak “belirli bir iş için kurulan birlik ve ortaklık” anlamına gelir. iki veya daha fazla işletmenin, büyük sermaye gerektiren faaliyet alanlarında (köprü, baraj, liman, termik santrali gibi) bir araya gelerek birleşmeleri söz konusudur. Bu işbirliği, girişilen projenin bitmesiyle sona ermektedir. Projenin tamamlanmasından sonra ortaya çıkan kâr veya menfaat, konsorsiyum üyeleri tarafından, önceden yapılan anlaşma gereğince dağıtılır. Konsorsiyum oluşturan ekonomik ve hukuki bağımsızlıklarını kaybetmezler. 2. Konsern İki veya daha çok işletmenin, finansal ve teknik yönden daha güçlü olabilmek için ekonomik bağımsızlıklarını tamamen veya kısmen kaybettikleri ancak hukuki bağımsızlıklarını kaybetmeden bir araya gelmeleridir. Konsernler, üretim, pazarlama, satın alma, araştırma-geliştirme gibi konularda işbirliğine girişirler. Konsern üyeleri genellikle dikey büyüme oluşturarak, birbirlerini tamamlarlar. Bu durumda, birisinin çıktısı, diğerinin girdisi olmaktadır. Konsern üyelerinin temel amacı, maliyeti düşürerek, tek elden satışı sağlamak suretiyle piyasayı ele geçirip kârlılığı arttırmaktır. 3. Holding Holding, güçlü bir şirketin diğer işletmelere ait hisse senetlerine sahip olması yoluyla, finanslama ve yönetme açısından kontrol altına alma şeklidir. Görünüş itibarıyla söz konusu işletmeler hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını korusalar bile, gerçekte yönetim, ana şirket olarak adlandırılan “holding”in elindedir. Ana şirket diğer şirketlerin ayrıntılı faaliyetlerine karışmaz. Ancak, temel amaç ve politikalarının oluşturulmasında ve denetiminde önemli rol oynar. Holdingler büyük şirket olmanın çeşitli avantajlarından yaralanırlar. Ülkede sermaye birikiminin hızlanmasında ve sermaye piyasasının gelişmesinde olumlu etkileri vardır. En büyük sakıncaları ise, tekelci güç oluşturmaları ve aşırı büyüdükleri için yönetim ve koordinasyon yetersizlikleriyle, çıkar çatışmalarının görülmesidir. 4. Kartel Aynı konuda faaliyet gösteren, iki ve daha fazla işletmenin piyasa şartlarını kendi amaçları doğrultusunda ve ortak çıkarlarını korumak yolunda, hukuki bağımsızlıklarını kaybetmeden yaptıkları anlaşma ile oluşturdukları tekelci birliklere “kartel” denir. Karteller aynı tür ürünü üreten, piyasada güçlü ve söz sahibi işletmelerin birleşmesidir. Diğer güçsüz işletmelere karşı birlik oluşturlar. Diğer işletmeler ya kartel üyelerinin aldıkları kararlara uyarlar, ya da piyasadan çekilmek zorunda kalırlar. Karteller ülke içi ve ülkelerarası nitelikte olabilir. Kartel üyeleri sermayelerini tam olarak birleştirmezler. Yalnızca belirli bir amaç için sermayenin oluşturduğu güç, birlikte kullanılır. İşletmeler hukuki bakımdan bağımsız oldukları gibi, iktisadi bakımdan da bağımsız sayılabilirler. Kartel üyelerinin, fiyatlar, üretim miktarları, satış alanları gibi konularda piyasaya hakim olması, rekabet güçlerini kuvvetli tutmaları ve sonuçta kârlarını artırmaları söz konusudur. Karteller, fiyat karteli, satış karteli, miktar karteli, bölge karteli biçimlerinde olabilirler. Ayrıca, milli ve milletlerarası kontrol şeklinde de ayırım yapılabilir. 5. Tröst İki veya daha fazla işletmenin, hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını kaybederek sermaye ve yönetimlerini birleştirmek suretiyle meydana getirdikleri işletme türlerine “tröst” denir. Kartelden farklı yönleri, ekonomik ve hukuki bağımsızlıklarını kaybetmeleri ve her türlü konuda faaliyet göstermeleridir. Tröstlerin oluşumu, açık veya gizli olabilirken, genellikle büyük sermayeli ve büyük işler yapan şirketler olarak kendilerini gösterirler. Daha çok imalat sanayi, petrol ve madencilik sektörlerinde görülürler. Tröstler, yatırım tröstleri ve oy tröstleri olarak iki çeşide ayrılırken, daha birçok şekilde tröstlerin ortaya çıkmaları mümkündür. 6. İşbirliği İki veya daha fazla işletmenin yöneticilerinin bir veya birkaç konu üzerinde davranış ve faaliyet şekillerini belirleme konusunda işbirliği yapmalarıdır. İşbirliği geçici veya sürekli olabilir. Geçici olan işbirliğine “pool”, sürekli olana ise “ring” denir. Bu birleşmeler genellikle gizli olmaktadır. Muhammed Mastar Kaynak:http://www.webimsi.net/uretim-araclarinin-mulkiyeti-acisindan-isletmeler.html |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder