Hatice Bilgiç
Insanın fiziksel varligi yanında, toplumsal ve düşünsel varlığı da sözkonusudur. "İnsanbilim" başlığıyla yola çıkan antropoloji, insanın bu konumuyla da ilgilenmekte ve bu alandaki çalismalari, antropolojinin "Sosyal Antropoloji" dali yürütmektedir. Sosyal Antropoloji alanindaki arastirmalar, diger sosyal bilimlerle etkilesim ve isbirligi içindedir.
Sosyoloji, psikoloji, etnografya ve felsefe ile sosyal antropoloji ortak paydalari olan "insan"da bulusmaktadirlar.
Sosyal antropoloji çalisma konularindan dolayi kimi zaman kültürel antropoloji diye de adlandirilmaktadir. Çünkü çok genel bir söyleyisle, sosyal antropoloji, insanin dogal ve toplumsal çevresiyle olan etkilesimini ve bu etkilesim sonucunda ortaya koydugu ürünleri yani insan topluluklarinin "kültür"lerini inceleme konusu seçmistir. Kültür, çok farkli tanimlari yapilabilen bir kavramdir ancak bir insan toplulugunun bireylerinin düsünce, inanç ve yasama biçimleri, yaptiklari aletler ve davranis biçimleri çogunlukla kültürün göstergeleri olarak kabul edilmektedir. Bir toplulukta, bireylerin ölmelerine karsin kültür sürer gider.Diger yandan da deger yargilari ve anlayislar degistikçe, kültür de degisime ugrar ve bu süreç böylece sürer gider. Bugün ayni ülkede yasayan bizler kültürümüzü varederken, dünya üzerindeki diger insan topluluklari da bizimkinden çok ayri olabilen kendi kültürlerini bizimle ayni anda yasamaktadirlar.
Günümüzden çok önceleri, tarihöncesi devirlerde yasamis topluluklarin yarattigi "Tarihöncesi kültürler"e gelinirse; bu çok uzun dönemi tanimamiza yardim edebilecek yazili belgeler yoktur. Elimizdeki temel bilgi kaynaklari, sadece, insanlarin yaptiklari aletler, yasadiklari ve ölülerini gömdükleri yerlerde bulunan her türlü kalintidir. Bunlar da ancak büyük bir bütünün çok küçük parçalaridir.Buna ragmen bugün, bu çok gizemli ve uzun öykünün, insanin varolus öyküsünün genel hatlarini çizebilmek mümkün olmaktadir.
Insanimsi diye adlandirilan türlerin biraktigi en eski kalintilar, çok basit aletlerdir. Tarihöncesinde tas alet yapiminda olasilikla üç önemli asama vardir. Ilki, elde olanin yalnizca kullanilmasidir ve belki de bu asamayi çok eskiden insan ve gerçek maymunlarin ortak atalari yasamislardi. Kenya'da bulunan bir Ramapithecus fosilinin yaninda ele geçen ucu kirilmis çakil tasi, 14 milyon yil önce maymunumsu bir yaratigin, bu ilk asamayi temsil eden aleti kullanmis olabilecegini gösteriyor.
Ikinci asama olan biçimlendirme yani gerektiginde rastgele alet yapabilmektir. Büyük bir olasilikla çok uzun sürmeyen ve ilk asamayla kismen çagdas olarak ortaya çikan bu asamaya iliskin kalintilar 3 ile 2 milyon yil önceye tarihlenmektedir.
Üçüncü asama tekbiçimcilik (standardizasyon) dönemidir. Bu dönemde insansilar belli bir is için belli bir tür alet yapma aliskanligi edindiler. 2 milyon yil öncesinde basladigi düsünülen ve Homo Habilis türü ile denk düsen evrim basamaginda, birkaç farkli yerde birden birbirine çok benzer alet yapma aliskanliklari saptanmistir. Insanimsidan Homo Sapiens Sapiens yani modern, günümüz insanina ulasana kadarki çizgide bu egilim sürmüs ve birbirinden bagimsiz insan topluluklari tarafindan farkli yerlerde, çogu kez de farkli zaman dilimlerinde olmak üzere, ayni is için ayni tür alet yapim aliskanligi paleoantropologlar tarafindan saptanmistir. Ayri bir asamayi temsil eden her bir alet yapim gelenegi ayri bir isimle adlandirilmaktadir (Olduvai, Acheul , Mouster ve digerleri).
En eski tas aletler, bir ana tas parçadan baska bir tas ya da tahta parçasi ile küçük parçalar (yongalar) kopartma ve daha sonra bu yongalarin kenarlarini yine tas parçalari ile düzeltme ya da keskinlestirme teknigine dayanir. Bu aletleri bitki kökü kazimak ya da hayvan postu temizlemek gibi islerde kullanan insanlar, zamanla, aletleri gelistikçe toplayiciligin yaninda avciliga geçmisler ve buzullarin izin verdigi ölçüde bol av hayvani bulabilecekleri yerlerde kamplar kurmaya baslamislardir. Bir sonraki asamada yine tastan el baltalari, kaziyicilar ve dilgilerin yaninda hayvan kemiklerinden ve çakmaktasindan benzer aletler de yeralir. Ayrica insanlar açikhavanin yaninda magaralarda da yasamaya baslamislardir. Avrupa'da Ispanya ve Fransa'da incelenen bazi "Eski Tas Devri" (Paleolitik Dönem) magaralarinda tabana gömülü insan iskeletleri bulunmustur. Bu da insani insan yapan kimi geleneklerin en eski örneklerinden birini olusturmaktadir.
En eski tas aletler Afrika'da ele geçmisken, daha geliskin olanlarina Afrika'nin yanisira Çin'de, Java Adasi'nda ve Avrupa'da da rastlanmistir. Tüm "Eski Tas Devri" (Paleolitik Dönem) boyunca dört kez tekrarlanan buzul ve buzularasi devrelerin getirdigi iklim kosullari ve gittikçe artan insan nüfusun yarattigi toplayacak ya da avlayacak besin kaynagi kitligi insanlari göç etmeye ve belki de daha önce yerlesilmemis yeni bölgelerde yasamaya zorlamis olmalidir. Homo Erectus asamasina varan bu hareketli insan artik igneler, süs ve giyim esyalari da kullaniyordu.
"Eski Tas Devri" (Paleolitik Dönem)'in günümüze en yakin olan son döneminde (Üst Paleolitik) insanlar, biraz daha önceki zamanlarda baslamis olan ölü gömme ve av basarisini artirma ayinlerini gelistirerek sürdürdüler. Bu ayinlere M.Ö. 30 000 yillarinda, Avrupa'da ilk örneklerine rastlanan kadin figürinleri eslik etmeye basladi. Tas, fildisinden yontulan ya da balçiktan yapilan, cinsel özellikleri israrla vurgulanan (iri kalçalar, büyük gögüsler) küçük kadin heykelleri din olusumunun ilk isaretleri sayilabilir ve kadinin üremeyle ilgili islevinden dolayi avdaki verimi artirmak için kullandiklari söylenebilir.
Ayrica, bu dönem insanlari magara duvarlarina, kaya yüzeylerine, avladiklari hayvanlarin resimlerini çizdiler, kazidilar; bunun avlarini artiracagini düsündüler.
"Eski Tas Devri" (Paleolitik Dönem)in sonlarinda son buzullar erimeye basladi ve ormanlari, tundralari istila etti. Bu durumda hem av hayvani sürüleri hem insanlar daglik magaralari birakip deniz ve nehir kiyilarina, ormanlar içindeki açiklik alanlara dagildilar. Paleolitik dönemden hemen sonra yer alan bu döneme "Orta Tas Devri" (Mezolitik Dönem) denir ancak; kimi bilimciler bunu da çok kisa süren bir geçis dönemi oldugu için Paleolitik Döneme dahil ederler. Daha sonra bu dönem yerini "Yeni Tas Devri" (Neolitik Dönem)e birakir. Bu dönemde dogal olarak yetisen besinler yeterli olmayinca insanlar kendileri besin yetistirmeye ve bunun gerektirdigi yerlesik yasam biçimine geçtiler. Böylece toplumsal yasam ve günümüz uygarligina dogru hizli bir gelisim baslamistir.
Hatice Bilgiç
Kaynakça;
1.Arsebük, Güven, Insan ve Evrim, Ege Yayinlari, Ikinci Baski, Ekim 1995, Istanbul.
2.Saran, Nephan, Antropoloji, Inkilap Kitabevi, 1989, Istanbul.
3.Braidwood, R.J., Tarih Öncesi Insan, Arkeoloji ve Sanat Yayinlari
5.Alekseyev, V.P., Insan Türünün Kökeni ve Gelisimi
6. Güvenç, Bozkurt, Insan ve Kültür, Remzi Kitabevi, 1991, Istanbul.
7. Childe, Gordon, Tarihte Neler Oldu, Alan Yayinlari, 1990, Istanbul.
8. Teber, Serol, Davranislarimizin Kökeni, Say Yayinlari, 1993, Istanbul.
9. Büyük Larousse Ansiklopedisi, Cilt 8, sf: 3924.
10. Arsebük, Güven, "Insan" "Evrim" "Alet"
11.Tudge, Colin, New Scientist, 20 Mayis 1995; Insan Irkinin Soyagaci
12. Focus Dergisi, Sayi 9, Eylül 1995.
13. Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi, Temmuz 1994, sf: 22-29.
14. Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi, Eylül 1994, sf: 68.
Kaynak:http://www.genbilim.com/content/view/1991/39/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder