Franz Boas : ( Dört Kurucu Baba’dan 1i ) Amerikan yapısalcı okulunun kurucularındandır. Amerikan dilcisi ve antropoloğu Boas, Almanya’da doğmuş, orada eğitim görmüştür. Amerika’da yaşayan ve yazı diline sahip olmayan Kızılderililerin dili F. Boas’ın dikkatini çekmiştir. O, Amerika Kızılderililerinin Dakot, Eskimos, Oneyda, Simsey ve diğerlerinin dillerini araştırarak kendi çabalarıyla öğrenmiştir.
Bu halkların dilleri üzerinde ilmi araştırma yapmanın yanı sıra onların hayatı, adet ve görenekleri ile de yakından ilgilenmiştir. 1899'da New York'taki prestijli Columbia Üniversitesi'ne antropoloji profesörü olarak atandı; 1942'deki ölümüne kadar da bu şehirde yaşadı. Bu 43 yıllık dönem boyunca Boas iki kuşak Amerikan antropoloğunun hocası ve kılavuzu olacaktı. Öğrencilerine verdiği temel mesaj, basitti. Kendisi eğitimini evrimciliğe karşı kuşkuculuğuyla ve difüzyonizme sempatisiyle bilinen Alman akademisyenlerden almıştı. Kuşağının pek çok başka temsilcisi gibi o da genel bir kuramın geliştirilmesinin tamamen ampirik bir temele dayalı olarak yapılması gerektiğine inanıyordu. Bu nedenle de antropologların asıl işi, tikel kültürler üzerine ayrıntılı verileri toplamayı ve sistematize etmeyi sebatla sürdürmekti. Ancak bundan sonra kuramsal genellemelere ulaşılabilirdi. Bu ve başka yönlerden Boas, Bastian'ın yorumladığı Alman romantik hümanizminin gerçek bir ürünüydü. İngiltere'de ,iki savaş arası yıllar boyunca antropoloji, sosyal antropoloji olarak yeniden şekillenecekti. Amerika'da ise disiplin kültürel antropoloji olarak tanındı. Burada İngiltere'de toplum kavramı lehine terkedilen Tylor'un geniş kültür tanımı yaşamayı sürdürdü. Amerikan (ve Tylorcu) anlayışın kültür kavramı toplumdan daha geniş bir alanı kapsıyordu. Toplum sosyal normlar, kurumlar ve ilişkilerden oluşurken kültür, toplum da dahil olmak üzere insan tarafından üretilmiş herşeyi kapsıyordu. Antropoloji biraz da sözcük anlamı olarak insana dair herşeyle ilişkiliydi. Boas, hiçbir bireyin bu konunun bütün parçalarına eşit biçimde katkıda bulunamayacağını düşünerek linguistik, fiziksel antropoloji, arkeoloji ve kültürel antropoloji olarak dört alanlı bir yaklaşım geliştirdi. Öğrenciler bu 4 alanın dördünde de eğitim görecekler, daha sonra birinde uzmanlaşacaklardı. Bu nedenle uzmanlaşma Amerikan Antropolojisinin ayrılmaz bir parçası oldu. İngiltere ve Fransa'da ise daha genel bir yaklaşım ideal olarak kaldı. Amerika'da 1930larda örneğin Kuzey Amerikan yerli dili üzerinde uzmanlaşmış araştırma ekiplerinin çoktan kurulmuş olması bu yaklaşımın sonucudur. Boas'ın kendi çalışmaları, kültürel antropolojiye doğru bir eğilimi olsa da, geniş bir alanı kapsıyordu. Amerika'nın kuzey batı kıyısındaki Kwakiutlar ve İnuitler arasında kendi başına araştırmalar yürüttü ama aynı zamanda diğer yerli halkları üzerinde malzeme toplayan asistanları ile birlikte de çalıştı. Saha çalışması sırasında, incelediği topluluğun linguistik açıdan usta üyelerinden yardım aldı, onlarla birlikte kayıt yaptı, tartıştı ve haber kaynaklarının verdiği bilgileri yorumladı. Bu kişilerin bazıları, özellikle de Kwakiutlar üzerinde pek çok kitabı Boas'la birlikte yazan muhteşem George Hunt, ancak yeni dönemde hak ettikleri biçimde antropolog sayıldılar. Boas'ın yaptığı türden saha çalışması, genellikle ekip yönelimlidir ve yalnız bir bireyin uzun dönemli, sürekli bir sahaya dalmasını öngörmez. Sahada kalma süreleri genelde kısadır. Saha çalışması, bir başka açıdan uzun dönemlidir; bu kısa kalışların yıllar boyunca bazen aynı projede iş birliği yapan farklı kişiler tarafından çok sayıda tekrarlanması söz konusudur. Böyle bir yöntemsel stratejinin, tamamen farklı olan İngiltere'dense Amerika gibi sahanın el eriminde olduğu bir yerde benimsenmesi belki de doğal karşılanmalıdır. Boas'ın tarihsel kurgulara karşı tavrı, kendisinden daha genç İngiliz çağdaşlarına göre, daha az düşmancadır. Aslında fiziksel antropolojiyi ve arkeolojiyi bütünsel antropolojik girişimin parçaları olarak görür. Evrimciliğe karşı İngiliz eleştrisini paylaşmaz. Bunun yerine tarihsel tikelcilik ilkesini önerir. O da Bastian gibi her bir kültürün kendi değerlerini ve kendi biricik tarihini taşıdığını düşünür; bu değerler ve tarih, bazı durumlarda antropolog tarafından yeniden inşa edilebilir. Dünya'daki kültürel pratiklerin çoğunluğunun kendi değeri olduğunu düşünür; bu çoğulluğu ortadan kaldırma yönündeki akademik ya da politik girişimlere karşı derin bir şüphe besler. Boas, erken ve yorulmaz bir ırkçılık ve ırkçılıktan ilham alan bilimsel yaklaşımlar karşıtıdır. Bu yaklaşımların Viktorya dönemi [Büyük Britanya'nın Victoria devri Britanya sanayi devriminin yükselişi ve Britanya İmparatorluğu'nun zirvesi olarak kabul edilmektedir. Genellikle Kraliçe Victoria'nın (sıklıkla en büyük ve en sevilen Britanya hükümdarı olarak kabul edilir) hüküm sürdüğü 1837 ile 1901 yılları arası için kullanılır, ancak birçok tarihçiye göre 1832 Reform Hareketi bu kültürel devrin asıl başlangıcıdır. Victoria devrinden önce Naiplik devri ve sonrada Edward devri yer almaktadır. (Victoria ayrıca Britanya tarihinde en uzun hüküm süren kişidir.)] antropolojisinin kurumlarından destekçileri vardı. Bu türden antropologlar her ırkın kültürel gelişmeye dair kendi içsel potansiyeli olduğunu ileri sürerler. Boas buna kültürün sui genesis (kendine özgü) olduğu ve doğuştan farklılıkların antropologların belgeledikleri etkileyici kültürel çeşitlilik yelpazesini açıklamak için yeterli olmayacağını söyleyerek yanıt verdi. Kültürel görececilik terimi, gerçekte Boas tarafından icad edilmiştir. Günümüzde görececiliğin yöntemsel bir yaklaşım mı yoksa ahlaki bir zorunluluk mu olduğu sorusu sıklıkla soruluyor ve en sık verilen yanıt kültürel görececiliğin bir yöntem olduğudur. Boas'a göre bu tartışmanın kılı kırk yarmak olduğu şüphesizdir. Onun için yöntem ve ahlak, aynı paranın iki yüzü gibidir. Boas, Amerikan antropolojisini 40 yıldır belirlemeye devam ediyor ama arkasından gelen antropolog kuşaklarına okuyabilecekleri büyük bir kuram veya anıtsal bir çalışma bırakmadı. Bunun asıl sebebi muhtemelen, mağrur genellemelerden hoşlanmamasıydı. Bastian'la çalıştığı süre boyunca sürekli olarak boş kuramsallaştırmanın tehlikelerine karşı uyarılmıştı ve kendi yazdıklarında genel sonuçlara atlanmak yerine belirli kültürleri yaratan eşsiz koşulları tanımlamaya çalıştı. Karşılaştırmaları kullanırken de çekinceleri vardı çünkü karşılaştırmaların birbirinden tamamen farklı toplumlar arasında kolayca kurgusal benzerlikler yarattığını düşünüyordu. Boas hem bu nedenle, hem de genel şemalar yerine tikel örnekleri görmesi bakımından, Durkheim'a nazaran yaşamı boyunca sürdürdüğü kuşkuculukla, sözünü saklamayan bir yöntemsel bireyciydi. 19.yy'ın sonlarına doğru büyüme alanına katkılardan biri Franz Boas'tan gelmiştir. Boas'ın bu alana en önemli katkısı "büyüme temposu" kavramını literatüre sokmasıdır. Boas'a kadar büyümenin daha çok bir grafik veya tablo üzerinde gelişimi dikkate alınmaktaydı.Yıllık büyümenin ne olduğu ve yıllık büyüme açısından görülen varyasyonlar detaylı bir şekilde araştırılmamıştır. Boas çalışmalarını özellikle ergenlik döneminde yoğunlaştırarak, büyüme temposunun büyüme eğrilerini nasıl etkilediği üzerinde durmuştur. Büyüme temposunda, veriyi ortalama ile karşılaştırıp belli yaşlardaki büyüme oranlarının saptanması gereklidir. İnişli-çıkışlı büyüme sağlıksızlığı gösterir. Robert H. Lowie, Alfred L. Kroeber, Edward Sapir, Melville Herskovits, Ruth Benedict, Margaret Mead Boas'ın öğrencilerindendir. (1859-1942)
Kaynakça:
Prof. Dr. İzzet Duyar'ın Antropoloji Tarihi ders notları.
Antropolji Tarihi - Thomas Hylland Eriksen - Finn Sivert Nielsen / İletişim Yayınları
Özgür Ansiklopedi Wikipedia (bazı paragraflar)
Yukarıda adı geçen kaynaklar ve internetten araştırılmış ders notu olarak öğrencilere yardımcı olmak amacıyla derlenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder