antropoloji.blogspot.com




antropoloji.blogspot.com üniversite ögrencilerince kurulmus, tamamen bilgi paylasımına yönelik ve hiç bir ticari çıkar saglamaya yönelik olmayan bir blogdur

antropoloji.blogspot.com was founded by university students, and for sharing information completely without any commercial interest to provide a platform




24 Kasım 2011 Perşembe

Bir yüzü yeniden yaratmak



Kafatasındaki ipuçlarından yararlanarak bir yüzün bütün inceliklerini ortaya çıkarabilme fikri size de çılgınca gelmiyor mu? Bilimsel bilgileri sanatsal el becerisiyle birleştirmeyi başaran bir grup araştırmacının yaptıklarına hayranlık duymamak elde değil.
Bu bilimsel sanatçıların yaptıkları karşısında hayrete düşüp, "Nasıl yapıyorlar? Nereden bilebilirler?" sorularını ister istemez soranlardansanız, sizi "Yeniden Yüzlendirme" uzmanlarının heyecan verici dünyasına davet ediyoruz.
Bir kafatasının, dokuyla tamamen kaplı haldeyken nasıl bir yüz ifadesine sahip olacağını ilk bakışta tahmin etmek oldukça güç. Ama adli tıp uzmanları bu tahmini yapabilmek için gerekli birçok ipucunu kafatasında bulabiliyor. Hem de üzerinde hiç doku bulunmayan yarım bir kafatasında bile. Kafatası üzerindeki belirli ölçü ve oranların yorumlanması yoluyla yüzün oluşturulması "yeniden yüzlendirme" olarak biliniyor.



Antropoloji, arkeoloji ve adli tıp başta olmak üzere, farklı bilim dalları bu tekniğe başvurabiliyor. Antropoloji farklı dönemlere ait insan türleri ve ırkları üzerinde yüzlendirme çalışmaları yaparken, arkeoloji daha çok mumyaların ya da tarihte önemli yeri bulunan kişilerin temsili görüntülerini oluşturmakla ilgileniyor; adli tıp ise kimliği belirsiz cinayet kurbanlarının kimliklerini ortaya çıkarabilmek için bu tekniği kullanıyor. Ama televizyon dizilerinde gördüğümüz gibi kemikler bulunur bulunmaz değil, kimlik belirlenmesinde kullanılabilecek diğer tüm çareler tükendiğinde.

Bu konuda yapılan ilk çalışmalar, 1883'te H. Welcker'e ve 1895'ye W. His'e ait. Her iki anatomi uzmanı da kadavraların deri kalınlıkları ve yüzdeki belirli oranların ölçümü üzerinde çalışmışlar. Ama bir süre sonra, ölü dokuların kalınlıklarının canlı dokulardan farklılık gösterdiği anlaşılmış. Korkunç İvan, Bilge Yaroslav ve Timur Han gibi tarihin önemli karakterlerini ve Neanderthal insanı ile Java adamını yeniden yüzlendiren Rus araştırmacı Mikhail Gerasimov, doku kalınlıklarını, yalnızca birkaç saatlik kadavralarla çalışarak hesaplamayı yeğlemiş. Günümüzdeyse, gelişmiş tıbbi görüntüleme teknikleri yardımıyla, artık doğrudan canlı dokuların kalınlıkları ölçülebiliyor. Bu ölçümler, kafatasının belirli noktalarına yapıştırılan doku kalınlığı işaretleyicilerinin boyunu belirlemede kullanılıyor.



Yeniden yüzlendirme iki ya da üç boyutlu olarak yapılabiliyor. İki boyutlu çalışmalarda, kafatasının üzerine doku kalınlığı işaretleyicileri yapıştırılıyor ve bu haldeki kafatasının önden ve profilden fotoğrafları çekiliyor. Daha sonra bu fotoğraflar kafatasının gerçek boyutlarına uyarlanıyor, fotoğrafların üzerine şeffaf kağıt yerleştiriliyor ve bu kağıt üzerine çizim yapılıyor. Tabii, bu çizimler sırasında doku kalınlıkları dikkate alınıyor. Üç boyutlu çalışmalardaysa, kafatasına yapıştırılan doku kalınlığı işaretleyicilerinin kılavuzluğunda, kille kaplama yapılıyor. İki ya da üç boyutlu modeller oluşturmaya olanak tanıyan bilgisayar programları da bir diğer seçenek.
Ülkemizdeki yeniden yüzlendirme çalışmaları, esas olarak İstanbul'da bulunan ve Adalet Bakanlığı'na bağlı olan Adli Tıp Kurumu tarafından gerçekleştiriliyor. Kurumda çalışan adli tıp uzmanlarının eğitimleri de yine kurumda veriliyor. Ölümle sonuçlanan suçların aydınlığa kavuşturulması, adli tıp çalışanlarının görevlerinden yalnızca biri. Bu amaca yönelik çalışmalarda, kimlik tespiti büyük önem taşıyor. Hepimizin iki tür kimliği var: nüfus kütüğünde yazılı olan adli kimliğimiz ve görüntümüzü fotoğraf gibi tanımlayan tıbbi kimliğimiz. Yeniden yüzlendirme, tıbbi kimliğin oluşturulması ve adli kimlikle karşılaştırılabilmesi için yararlanılan bir yöntem. Gerektiğinde arkeolog, antropolog ve heykeltıraşlardan da yardım alınabiliyor. Kurumun şimdiye dek yaptığı yeniden yüzlendirme çalışmalarının hemen hepsinin sonucunda, adli kimlik de belirlenebildi ve bu sayede birçok suç aydınlatılmış oldu.
Yeniden yüzlendirme konusunda dünyada üç ana yöntem kullanılıyor. Doku kalınlıklarıyla çalışan ilk araştırmacılar Almanlar; ancak onların bu çalışmaları "oturmuş bir yöntem" olarak kabul edilmiyor. Bunun yerine, yüz üzerindeki belirli noktalardan yola çıkarak doku kalınlıklarının işaretlendiği ve sonra bunlar üzerinden gidildiği Amerikan yöntemi esas alınıyor. İkinci yöntem, Gerasimov'un "Rus ekolü" olarak bilinen anatomik yüzlendirmesi. Bu yöntemde, kas yapışma yerleri gibi özel bölgeler dikkate alınarak, yüzün tüm dokuları tabakalar halinde yeniden oluşturuluyor. Üçüncüsüyse, hem doku kalınlıklarını hem de anatomik yaklaşımı dikkate alan Manchester yöntemi.
Bu alanda ülkemizin önemli iki "anatomi sanatçısı" Adli Tıp Kurumu'ndan Uzman Dr. A. Sadi Çağdır ve Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nden yakın zamanda emekli olan Prof. Dr. P. Sema Aka. Çağdır, kendi geliştirdiği ve "İstanbul Metodu" adını verdiği özel teknikte, doku kalınlıklarını gösteren işaretleyicileri yerleştirmeden kafatasını önce doğrudan kille kaplıyor, daha sonra da kumpas yardımıyla yüzün her noktasında tek tek doku kalınlıklarını tarayarak fazlalıkları traşlıyor. Çok ince çalışma gerektiren ve hata payı çok düşük olan bu yöntemle bir yeniden yüzlendirme sürecinin tamamlanması, yaklaşık 2-3 hafta alıyor. Aka ise Rus ekolüne yakın bir tıbbi anatomik teknik kullanıyor. Yüzdeki tüm kasları tek tek oluşturuyor, tabakalar halinde yüzlendirmeyi tamamladıktan sonra da 1 mm kalınlığında bir balmumu tabaka ile kaplama yapıyor.
2005'te Hindistan'da yapılan uluslararası bir çalıştaya katılan araştırmacılarımız, geliştirmiş olduk­ları her iki tekniği de burada sunarak, bu alana önemli bir katkı yaptılar ve ülkemizi başarıyla temsil ettiler. Yakın zamanda 800 yıllık bir tarihi kafatasını yeniden yüzlendiren araştırmacılarımız, şimdi de kafatası-yüz ilişkisini daha iyi ortaya koyabilmek amacıyla, tomografi görüntüleriyle yaptıkları bir karşılaştırmalı çalışmayı tamamlamak üzereler. Önümüzdeki yıllarda, umuyoruz ki bu alana ilgi duyan ve emek veren araştırmacıların sayısı artacak, "tıbbi sanatlar" konusundaki çalışmalar da çeşitlenecek.
Kafatasından yüze...
Yeniden yüzlendirme çalışmasının ilk aşaması, üzerinde çalışılacak kafatasının kemik yapısını oluşturmak. Oluşturmak diyoruz, çünkü bazen bulunan kafatası tam olmuyor. Uzmanlar, ellerindeki kemik parçalarından ve bilinen simetrik oranlardan yararlanarak, bu kafatasını tamamlıyorlar. Bu şekilde tamamlanan kafatasının alçı modeli ya da tam ise kafatasının kendisi, her yöne hareket ettirilebilir bir çalışma sehpasına "Frankfurt Yatay Duruşu" olarak bilinen şekilde yerleştiriliyor. Bu duruşun özelliği, kulak yolu açıklığının ve göz çukurunun yatayda aynı düzlemde olmaları.
İkinci aşamada kişinin yaş, cinsiyet ve ırk özellikleri saptanıyor ve bu özelliklere uygun doku kalınlıkları hesaplanıyor.
Sonraki adım, doku kalınlıklarının işaretlenmesi. Kafatasının üzerinde, yeniden yüzlendirme uzmanları için önem taşıyan 16 - 25 arası anatomik nokta bulunuyor (bilgisayar destekli modelleme çalışmalarında bu sayı 30'u geçebiliyor). Bir kısmı yüzün orta hattında tek olarak, bir kısmı da her yüzün her iki yanında çift halde bulunan bu noktalara "antropolojik noktalar" deniyor. Hesaplanan kalınlıklara uygun boydaki kauçuk ya da tahta işaretleyiciler, bu noktalara özenle yapıştırılıyor.
Ve en heyecan verici aşama başlıyor: kalınlık işaretleyicilerini dikkate alarak, kafatasını plasterin ya da kille kaplama. Kaplama işlemi tamamlandıktan sonra, yaş, cinsiyet ve ırk özelliklerine uygun olarak yüzün geri kalan karakterleri oluşturuluyor. Tabii bazı karakterlerin şekillerini tam olarak bilebilmek zor. Kulakların, göz kapaklarının ve dudakların şekilleri konusunda ipucu sınırlı. Ama kasların ve kıkırdakların kemiklere bağlandıkları bölgeler uzmanlara bu yapıların boyutları ve şekilleriyle ilgili ipucu veriyor. Saç ya da deri kalıntısı bulunmadığı durumda, renkler konusunda da yalnızca tahmin yürütülebiliyor.
Bu aşamada, kimliği belirlenmeye ya da kesinleştirilmeye çalışılan şahsın yakınları büyük yardım sağlayabiliyor. Onlardan alınan bilgilere dayanarak, oluşturulan yüze peruk, sakal, cam gözler, gözlük, ben, yara izi ya da dövme gibi eklemeler yapılabiliyor. Bu tip uygulamalar, gerçeğe uygunluğu önemli ölçüde artırıyor. Bundan sonra geriye kalan, oluşturulan yüzün fotoğraflarla karşılaştırılması...
Alın ve kaş bölgesi, uzmanların en kolay tamamladıkları yüz kısımları. Sanıldığının aksine, burnun şekillendirilmesi de güç değil. Burnun yarısından fazlası kıkırdak yapıda olsa da, kemiğe bakarak burnun şekli neredeyse birebir oluşturulabiliyor. Burun üst kemiğinin yapısı ve burnun alt kısmının yer düzlemiyle yaptığı açı, uzmanlara burun şekliyle ilgili yeterince ipucu veriyor.
Yeniden yüzlendirilen ünlüler
Adli tıp uzmanları bugüne kadar milyonlarca kişiyi yeniden yüzlendirmiş olsa gerek. Bunların içinde ünlüler de var tabii. İşte bazıları: Korkunç İvan, Bilge Yaroslav, Timur Han, Uluğ Bey, Johann Sebastian Bach, Immanuel Kant, Friedrich von Schiller, Tutankhamun, Nefertiti, Kral Midas, Büyük İskender'in babası Makedonyalı II.Philip, Fyodor Dostoyevsky'nin annesi Maria Dostoyevsky.
Cinsiyetin belirlenmesi
Bir kafatasından cinsiyeti belirlemek, uzmanlar için çok kolay. Örneğin, erkeklerde kemikler genel olarak daha kalın ve sert olduğu gibi, bir erkeğin kafatası da bir kadının kafatasından daha hacimli, pürüzlü ve sert. Dişler de aynı şekilde. Kadınların dişleri genel olarak daha narin yapılı ve daha az pürüzlü. Altçenenin uç kısmı da erkeklerde genellikle V şeklinde ve dik açılıyken, kadınlarda U şeklinde ve geniş açılı. İskeletin diğer parçaları da mevcutsa ya da kafatasının hangi ırka ait olduğu biliniyorsa, bu teşhisi yapmak çok daha kolay hale geliyor.

Kaynaklar:
Wilkinson, C., Forensic Facial Reconstruction, Cambridge University Press, 2008, 302s.
"Facial Reconstruction" (http://www.forensicartist.com/reconstruction.html)
"Computerised 3D facial reconstruction" (http://www.shef.ac.uk/assem/1/evison.html)
Prokopec, M., Ubelaker, D.H., Reconstructing the Shape of the Nose according to the Skull, Forensic Sci. Commun., 2002, 4, s. 1-4
Yazı: Deniz CANDAŞ
Kaynak link:http://www.brandmaillive.com/2009/05/sayi_16/ntvbilim.html

Hiç yorum yok: