antropoloji.blogspot.com




antropoloji.blogspot.com üniversite ögrencilerince kurulmus, tamamen bilgi paylasımına yönelik ve hiç bir ticari çıkar saglamaya yönelik olmayan bir blogdur

antropoloji.blogspot.com was founded by university students, and for sharing information completely without any commercial interest to provide a platform




9 Kasım 2011 Çarşamba

BÜYÜME HORMONU
















BÜYÜME HORMONU:

Büyüme hormonu, bir insanın bütün hücrelerine etki edip büyümeyi hızlandırır. Büyümesi artık durmuş olan bir insanda yalnız büyüme yeteneğini henüz kaybetmemiş olan dokuları etkileyip onların büyümesine neden olur.

Büyüme hormonunun başlıca üç çeşit etkisi vardır.

A) Amino asitlerin hücre zarından kolayca geçip hücre içine girmelerini sağlar. Böylece bol miktardaki hücre içi amino asiti, hücrenin protein sentezine katılma olanağını bulur. Hücrelerin sayıca çoğalmaları ve büyümeleri bu etkiye bağlıdır. Bu etkinin sonucunda vücudun doku ya da organları büyür.

B) Büyüme hormonu karbonhidratların vücuttaki kullanımlarını azaltır.
C) Yağları vücuttaki yağ depolarından söküp bunların enerji üretimine katılmalarını sağlar. Büyüme hormonu her ne kadar karbonhidratların kullanımını azaltıcı etkiye sahipse de karbonhidratsız bir vücutta tümüyle etkisiz kalır. Büyüme hormonu aynı zamanda tiroksin hormonunun yardımına da gereksinim duyar. Tiroksin hormonunun az olduğu bir organizmada büyüme hormonunun etkisi azalır. Bunlardan anlaşılacağı gibi karbonhidrat ve/veya tiroksin düzeyi yetersiz olan organizmalarda, büyüme hormonunun büyü-tücii etkisi ya az olur ya da ortadan kalkar. Büyüme hormonu, pankreas bezinden insülin hormonunun salgılanmasını arttırmaktadır, örneğin vücudunda aşırı miktarda büyüme hormonu (BH) salgılanan bir devlik vakasında zamanla insülin yetmezliği ve buna bağlı olarak da şeker hastalığı gelişmektedir.


BÜYÜME HORMONU SALGILAYAN TÜMÖRLER:
Hipofiz bezindeki asidofil hücrelerden kaynaklanan BH salgılayan tümörler, “Devlik” (Gigantizm) ya da “Akromegali” denilen hastalıklara neden olurlar. Bu tümörler eğer insanın büyüme çağında ortaya çıkmışsa, “Devlik”; büyüme durduktan sonra ortaya çıkmışsa “Akromegali” gelişir. Her iki hastalığın gerek nedeni gerekse seyri birbirinin aynıdır. Tek fark ortaya çıkış döneminin değişik oluşudur. Devlik hastalığında kişinin kemik büyümesi henüz durmadığından hasta hızla boy atıp iki metrenin üstündeki boylara erişir. Doğaldır ki, bir Süre sonra kemikler büyüme kapasitelerini kaybedecekler ve boyca büyüme duracaktır. Akromegali Yunanca “Acro = uc” ve “Megas=büyük” sözcüklerinden kurulmuştur. Bu hastalık kemiklerin uzunlamasına büyümelerinin artık durduğu dönemlerde hipofîz bezinde ortaya çıkan ve BH salgılayan asidofil hücreli tümöre bağlıdır. Tümörden salgılanan BH bu dönemde devlik yapamaz ama kaşların altına rastlayan alın kemiği bölgesinde, burunda, çenede, bütün baş çevresinde, ellerde ve parmaklarda, ayakta ve vücudun öteki uç bölgelerinde sonradan gelişen anormal büyümelere neden olur. Bunun sonucu olarak hastanın eski ayakkabısı, eldiveni, şapkası küçücük gelmeye başlar. Boyca büyümesi duran bir devlik hastasında BH salgısı stirdiîğü için klinik tabloya bir de “Akromegali” skîenir. Akromegalinin geliştiği döneme dek devlik hastalığına yakalananların vücut ölçüleri .Vendi içinde uyumludur. Çünkü BH bütün hücreleri aynı yönde etkilemektedir. Oysa boyca büyümenin durduğu dönemde, kemikler artık yalnız vücut uçlarında büyüyeceklerinden vücut oranları bozulur. Devlik ya da Akromegali hastalığına yakalanan kişilerde bir süre sonra şeker hastalığı ortaya çıkar. Hastalığın başlangıcında cinsel istek artmış olmakla birhkte zamanla” bu da azalır ya da kaybolur, gonadlarüa (testis, yumurtalık) atrofi gelişir. Tümörün beyin içinde bulunduğu yere bağlı olarak görme sinirine baskı yapar, görme bozuklukları ve körlüğe kadar gidebilen bozukluklara neden olabilir. Tümör baş ağrısına da neden olabilmektedir.
Hastalığın tedavisinde tümöre yönelik mikroskobik cerrahi yöntemleri ya da tümöre yakın bir bölgeye yerleştirilen “Yitrium”un radyoaktif etkisinden yararlanılmaktadır.

BÜYÜME HORMONU SALGISININ DENETLENMESİ:
Yapılan son araştırmalara göre hipotalamusta (Büyüme Hormonu Serbestleştirici Faktör) BHSF denilen bir faktör, “Eminensia Mediana” bölgesinde sinir uçlarından serbestleşip buradaki damar ağma, oradan da hipofiz sapmdaki “Hipotalamiko – Hipofizer Portal Sistem” yoluyla adenohipofize gelmektedir. BHSF burada BH salgılayan hücreleri uyarıp onların büyüme hormonunu kan dolaşımına vermelerini sağlar. Büyüme hormonunun kandaki düzeyi, büyümekte olan bir insanda, büyümesi durmuş bir insana oranla daha yüksektir. BH yalnız boy atma ve büyümeyle ilgili değildir. Hücrelerde her an süregelen protein sentezi için gerekli amino asitlerin, bu hücrelere girmesini BH sağlamaktadır.
Bu nedenle büyüme hormonuna daima gerek duyulur. Ancak yaşamın belli dönemlerinde bu hormonun belli miktarlarına gereksinim duyulur. Bu düzeyin çeşitli bozukluklara bağlı olarak aşılması ya da altında kalınması,değişik hastalık tablolarının ortaya çıkmasına neden olur. Örneğin “Devlik” veya “Cücelik”. Anımsanacağı gibi hipotalamustan salgılanan “Somatostatin” adlı bir hormon büyüme hormonunun hipofizdeki asidofil hücrelerinden salgılanmasını durdurmaktadır.

Kaynak:http://www.saglik.im/buyume-hormonu/

Hiç yorum yok: